Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Hatay 34 °C
Açık

İpek Yolu / Nevin Koçoğlu

İpek Yolu / Nevin Koçoğlu

İsmin güneş demekmiş Farsça, çok geç öğrendim…

Ondandı belki de yüzündeki hiç eksilmeyen ışıltılı gülümseme ve o kızıl aydınlık. Ondandı etrafında olan herkesin pervane gibi sana uçması.

O kırmızı topraklarda, şimdi bir menengiç dalı hüznünde her şey…

Gör işte desem, hiçbir ateş çözemez soğuk uykuyu gözlerinden, -eteğin suya değiyor- çok eskilerde sararmış üç kelime şimdi… Artık kendi eksenimde dönüp, etek uçlarımdan tutup, olmayan suyu aramıyorum o bahçede. Büyüdüm

.Yedi kat kozamda uyurken ben ipek yüklü kervanlar geçti bahçemizden..

.O bahçe ki, göz yakardı iplerin kaynadığı koca kazandan yükselen boya kokusu… Dün gibi, bugün gibi, yarın gibi… Beyaz çözgü iplerinin arasında dolaşan mekik hızlıydı dünden, hızlıydı önceki günden, hızlıydı daha önceki günden… Ve kilim. Ucuna ninemin usta parmaklarının attığı iki düğüm arasında, ne çok hayattı limesi çıkana dek… İçini çekerek, “öbür tarafta o çalıntı iplikleri ağzından sağacaklar,” cümlesi yüze vurulmayan hırsızlıkların sessiz bilge duruşuydu…

.

Sol bileğindeki mavi yarayı en ulu dağın ardına sakladı ninem

Teni tuzruhuyla yıkanmış kavmin çocuklarıyız biz, bilmediniz..

.Ve o bahçe ki, önce halfeler terketti mekikleri. Çukur tezgâhların yerine toprak doldu sonra… Yetmedi bir kat da beton döktüler üstüne. Kollarını sıvayıp boyadığın ipekler eleğimsağmaya geri döndü. Çıkrık sesleri sustu, bahçedeki haşıl türküsü de. Dindi yarı bellerine dek su içinde masura saran kızların parmaklarından sızan kan… Parmaklarındaki derin yarıklar çoktan iyileşmiş olmalı… Peki ya içlerindeki?

.

Ve kırmızı ve mavi ve siyah kök, ateş, su, duman

Çıkrık, masura, kan…

Antep, us, rüya…

.Hani ikiye bölünmüş evimizde geceye selam verdiğimde saydığın dokuz kandil… Onlar üçe düştü önce, -geceleri yanan küçük kırmızı lambayı hiç katmadım sayıya- sonra kalanlar yumdu gözlerini… Ahşap direklerin kurtları, tek basamağı kırık merdiven vazgeçti benden. Tavan arasında –bekle beni- dediğim bakır kaplar, bilmiyorum hangi mutfakta yemek kaynatıyor şimdi… Alnımı yasladığım havara taş… Yıkıldı.

.Dokuz kandil ışığıyla geldim ben

göğsümde çırpınan ateş kuşlarıyla.

Alnıma savurduğunuz karın üşütmediği bundan,

bundandır teni yaralı ahşap evimi zorlayan rüzgârın geri dönüşü bundan

.Ben siyah yıldızları takip etmeliyim biliyorum, camı açınca içeri dolacak gibi hissettiğim denizi, toprağa karışan yara kabuklarımı… Takma dediğin kristal kolyenin yokuş aşağı yuvarlanırken, koşup da toplayamadığım, denize ulaşan tanelere bulmalıyım. Yine elleme dediğin kristal şekerliğin tüm parçaları çöpe gitti. Bundan eminim. Ben onları kırmak istemedim, sadece üzerinde oynaşan gökkuşağının peşindeydim. Evet ben, şimdi saya saya bitiremediğim siyah yıldızların yolunu takip etmeliyim.. İnsanın kendinden hızlı ruhunun peşinden gitmesi iyi bir şey bence, çünkü koynumda gizlediğim tek fiyongu kopuk rugan pabuçlarıma götürecek olan o…

.Sen komşu kızları doğururdun ikiye bölünmüş evimizde

ben hep o deli kiraz…

Belki de ondan büyümedim biraz…

.Ağzından dökülen harf eksiği kelimeler, – portakal değil pertuhul, elma değil alma, limon değil leymun, maydanoz değil bahteniz – mavi boyalı ahşap sandalye, mor saçaklı garip, aşı boya kazanı… Tırnağımdaki jilet izleri, dizi yırtık fileli çorap… Sabah kapıya yolladığın simitçi… Artık onlar ile tek ilintim telgrafın stop sesleri.

.

Şimdi komşunun saatinde sürekli yem yiyen horozun bir gün doyup doymayacağını merak ediyorum. Karşılıklı pencerelerde kavga eden Selamsız Yokuşu Romanları’nın o tatlı çekişmesini. Yokuştan kaymamak için ayakkabılarına çorap takan Reji kadınlarını, Büyük karı, ben istedim diye kardeşimi ikinci kere doğurmaya giden annemi hastaneye götüren Osman Amca’yı bekliyorum camda. Geri dönün. Stop!

.

Yılankâvi sokaklarındayım şimdi

aç göğsündeki demir sürgülü bedestenleri…

Açılmadı Menad…

Ben ancak öğrendim arkadan sürgülenmiş kapıları açacak hiçbir anahtarın olmadığını!

Nevin Koçoğlu

Administrator
Editörden Yazı Atölyesi, Çağdaş Türk ve Dünya Edebiyatı’nı merkezine alan bir Websitesidir. Yazı Atölyesi’ni kurarken, okurlarımızı günümüzün nitelikli edebi eserleriyle tanıtmayı ve tanıştırmayı hedefledik. Yazarlarımız, Yazı Atölyesi’nde, edebiyat, sanat, tarih, resim, müzik vb. pek çok farklı alandan bizlere değer katacağını düşünüyoruz. Bu amaçla, sizlerden gelen, öykü, hikaye, şiir, makale, kitap değerlendirmeleri, tanıtımı ve film tanıtım yazıları, anı ve edebiyata ilişkin eleştiri yazılarla, eserlerinize yer veriyoruz. Böylelikle kitaplarınızla eserlerinizin yer aldığı Yazı Atölyesi’nde, dünya çağdaş edebiyatı ile sanatın pek çok farklı alanında değer katacağına inanıyoruz. Yazı Atölyesi kültür sanatın, hayatın pek çok alanını kapsayan nitelikli edebiyat içerikli haber sunar. Bu nedenle başka kaynaklardan alınan, toplanan, bir araya getirilen bilgileri ve içerikleri kaynak belirtilmeksizin yayına sunmaz. Türkçenin saygınlığını korumak amacıyla ayrıca Türk Dil Kurumu Sözlüğünde önerilen yazım kuralları doğrultusunda, yayınladığı yazılarda özellikle yazım ve imla kurallarına önem verilmektedir. Yazı Atölyesi, üyeleri ve kullanıcılarıyla birlikte interaktif bir ortamda haticepekoz@hotmail.com + yaziatolyesi2015@gmail.com mail üzerinden iletişim içinde olan, bu amaç doğrultusunda belirli yayın ilkesini benimsemiş, sosyal, bağımsız, edebiyat ağırlıklı bir dijital içerik platformudur. Katkılarınızdan dolayı teşekkür ederiz. http://yaziatolyesi.com/ Editör: Hatice Elveren Peköz Katkılarınızdan dolayı teşekkür ederiz.   http://yaziatolyesi.com/   Editör: Hatice Elveren Peköz   Email: yaziatolyesi2016@gmail.com haticepekoz@hotmail.com   GSM: 0535 311 3782 -------*****-------
BİR YORUM YAZIN
ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.