Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Hatay 34 °C
Açık

Toprağın Tuzu: Gezegene yazılmış bir aşk mektubu’ / Değerlendirme: Esra Yalazan

Toprağın Tuzu: Gezegene yazılmış bir aşk mektubu’ / Değerlendirme: Esra Yalazan

Sebastiao Salgado, Dünya çok özel bir bakışı, yüreği kaybetti. Merhametli, şeffaf bir iyilik hissiyle kuşatılmış ömrünü tamamladı.  (1944-2025)

️Wim Wenders’le birlikte yaptıkları belgesel hakkındaki yazımdan; ‘Toprağın Tuzu: Gezegene yazılmış bir aşk mektubu’

Salgado’nun fotoğraflarına baktığım vakit gördüklerimin arasında içinde bulunduğumuz yüzyılın zulüm, adaletsizlik ve yoksunluk tarihi var ama görmediklerimiz de var. Onun da hatırlattığı gibi fotoğraf, bir saniyede bugün gezegenimizde ne olup biteceğini anlatabileceğini sanma duygusu. Bir anın içinde insanlığın sonsuz hallerini tasavvur edebilme esnekliği, diyorum ben buna.

Salgado ne çekerse çeksin ideolojik, fiziksel, duygusal ve düşünsel anlamda mutlaka orada, hadisenin, mekânın, mücadelenin, isyanın, insan yüreğinin tam ortasında duruyor. Onu çağının hızlı ve ‘estetik’ fotoğrafçılarından ayıran özelliği de bu sanırım. Irak’ta patlayan petrol rafinelerindeki işçilerle, Meksika’daki müzisyenlerle, kuraklık yüzünden evlerini terk edenlerle, Bangladeş’deki gemicilerle, Sovyetler’deki çelik işçileriyle, Sicilya’daki balıkçılarla, Ruanda’daki çiftçilerle, Yugoslavya’daki mültecilerle, koleradan ölenlerle beraber yaşıyor, hayatlarına, acılarına, umutlarına ortak oluyor. Onları görüntülemek için bir süreliğine orada misafir olmuyor.

 

Salgado’yu elinde bir ağaç dalından yaptığı bastonuyla ormanda mırıldanarak yürüyüşünü izlerken ona eşlik etmek istedim. O, “Bazen sadece ağaca bakar ve onun güzelliği hakkında düşünürüz. Aslında her şeyimiz ona bağlı, suyumuz, oksijenimiz, o herkese, hepimize, karıncalara, kuşlara, ağustosböceklerine ‘yuva’ demek. Ağaç dikmenin işe yaradığını görmek müthiş bir duygu” diyordu kocaman ellerini ağaçların ihtiyar kabuklarına sürterken. Küçücük bir fidenin dört yüz yıl yaşaması ihtimali onu heyecanlandırıyor. Tıpkı bir saniye içinde bütün gezegeni görüntüleme fikrinin başını döndürmesi gibi.

 

Salgado’nun son dönem projesinin adı ‘Genesis’ . Bu dönemde sadece tabiat ve hayvan fotoğrafları çekmiş. Brezilya’daki çocukluğunun geçtiği kurak araziye ailesiyle dönen fotoğrafçı ailesiyle ormanları tekrar yeşertmek için Terra Enstitüsü’nü kuruyor. Öneri ailenin ruhunu korumak ve Salgado’nun fotoğrafçılık tutkusunu diriltmek için karısı Leila’dan geliyor. Ekosistemi iyileştirmek adına dikilen yüz binlerce ağacın hayat sevincini enerjisini çağırışını gösteriyor Wenders. ‘Hayat çemberini’ böyle tamamlayan bakışını sevdim doğrusu. Onlarla beraber ben de dirildim, bir anlamda iyileştim.

 

Wenders’in filmi ve Salgado’nun fotoğrafları üzerinden dünyayı yukarıdan ve içerden seyrederken onları anladım; farklı coğrafyalara, kültürlere, geleneklere ait insanlar hem başka bir zamanı hem de kendi zamanını hissediyorlardı. Kızılderililerle çalışırken ona anlatılan bir efsaneyi aktarıyor. Ona da o hikayedeki gibi dünyayı izlemeye gelen ve cenneti kimin hak ettiğini görmek için dönen Tanrı muamelesi yapıyorlarmış. Onların saf bakışını da gördüm. Salgado o fotoğrafları hikaye ederken, “onlarla geçirdiğim zaman çok yavaştı, yüz yıl gibi yaşadım’ diyordu. Gördüğüm fotoğraflar, zamanın akışkan hafızasını da yavaşlatıyor, kendi gerçekliğini kuruyordu. Artık var olmayanı da gösteriyordu. O anlardan geriye kalanı…

Administrator
Editörden Yazı Atölyesi, Çağdaş Türk ve Dünya Edebiyatı’nı merkezine alan bir Websitesidir. Yazı Atölyesi’ni kurarken, okurlarımızı günümüzün nitelikli edebi eserleriyle tanıtmayı ve tanıştırmayı hedefledik. Yazarlarımız, Yazı Atölyesi’nde, edebiyat, sanat, tarih, resim, müzik vb. pek çok farklı alandan bizlere değer katacağını düşünüyoruz. Bu amaçla, sizlerden gelen, öykü, hikaye, şiir, makale, kitap değerlendirmeleri, tanıtımı ve film tanıtım yazıları, anı ve edebiyata ilişkin eleştiri yazılarla, eserlerinize yer veriyoruz. Böylelikle kitaplarınızla eserlerinizin yer aldığı Yazı Atölyesi’nde, dünya çağdaş edebiyatı ile sanatın pek çok farklı alanında değer katacağına inanıyoruz. Yazı Atölyesi kültür sanatın, hayatın pek çok alanını kapsayan nitelikli edebiyat içerikli haber sunar. Bu nedenle başka kaynaklardan alınan, toplanan, bir araya getirilen bilgileri ve içerikleri kaynak belirtilmeksizin yayına sunmaz. Türkçenin saygınlığını korumak amacıyla ayrıca Türk Dil Kurumu Sözlüğünde önerilen yazım kuralları doğrultusunda, yayınladığı yazılarda özellikle yazım ve imla kurallarına önem verilmektedir. Yazı Atölyesi, üyeleri ve kullanıcılarıyla birlikte interaktif bir ortamda haticepekoz@hotmail.com + yaziatolyesi2015@gmail.com mail üzerinden iletişim içinde olan, bu amaç doğrultusunda belirli yayın ilkesini benimsemiş, sosyal, bağımsız, edebiyat ağırlıklı bir dijital içerik platformudur. Katkılarınızdan dolayı teşekkür ederiz. http://yaziatolyesi.com/ Editör: Hatice Elveren Peköz Katkılarınızdan dolayı teşekkür ederiz.   http://yaziatolyesi.com/   Editör: Hatice Elveren Peköz   Email: yaziatolyesi2016@gmail.com haticepekoz@hotmail.com   GSM: 0535 311 3782 -------*****-------
BİR YORUM YAZIN
ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.