Dört Yanımız | Nuri Can

Dört yanımız kirli paralar, menfaatler, iki yüzlülükler, ucuz
değerlerle sarıldı..
İlişkiler vıcık vıcık; ihanet, riya, sahtekarlık tiksinti veriyor insana.
Çirkinliklerden, çirkefliklerden uzak durmak için ancak hayal dünyasında
teselli edebiliyoruz kendimizi.
Vicdanlarını kirletenler rüyalarımızı da kirlettiler ne yazık ki, kirli, çirkin
emellere alet ediliyoruz çoğu kez. Bu yüzden zaman zaman insanlara olan
güvenimizi yitiriyoruz. İnsan kalmak, onurlu insan gibi yaşamak isteyenlere çok
ağır geliyor yaşadığımız çağ.
Dört yanımız kirli paralar, menfaatler, iki yüzlülükler, ucuz değerlerle
sarıldı.. Çeşitli dalavereler, alavereler, oyunlar, entrikalar, ucuz çıkar
ilişkileri kaptı dostluğun, vefanın, dürüstlüğün, mertliğin yerini.
Kirlenmiş bir dünyanın ağırlığı altında kalmışız, her gece televizyonlarda
yalan ve sahtekarlık melodileri dinletilerek uyutuluyoruz ve aynı melodileri
kulaklarımıza üfleyerek uyandırıyorlar bizi her sabah. Çevremizi üçkağıdın,
yalanın sahtekarlığın utanmazlığın pis kokuları ve kara bulutu sarmış.
Mertliği namertliğe, dostluğu çıkarlara kurban ettiler. Yıldızların yerini
süslü avizeler, ayın, güneşin yerini de kara bulutlar aldı. Denizleri
kirlettikleri gibi doğayı da kirlettiler. Sevgiyi, insanlığı kirlettikleri gibi
yürekleri de kirlettiler. Aşk, şehvete yenik düştü. Göz yaşlarımız da akmıyor
artık, yüreğimiz de yanmıyor. Katılaştıkça katılaştık. Her gün biraz daha
uzaklaştık inceliğin, saygının, sevginin, hoşgörünün, doğruluğun senfonisinden.
Nuri CAN
Formun Üstü
Formun Altı
Ah Benim, Kırılgan, Çocuk Kalbim, Nuri Can,
Nerde o ışıl ışıl dünya, o yıldızlı geceler, zifir karanlık geceler.
Nerde o cırcır böcekleri, kurbağa sesleri, rüzgar ve su sesleri. Ağaçların
hışırtısı…
O onbir yaşım, yıldızları toplama yarışına girdiğimiz dünya tatlısı Perihan
ninem, Sabahları “siz daha uyuyor musunuz” diyen sevecen dedem. Her
geldiğinde gözlerimden öpen, dünyanın en güzel insanı Rıza Dayım… İstanbul da
her yıl yolunu gözlediğim Ali Amcam…
On İki yaşımda acısını çektiğim kırılan kolum, gözyaşlarım, kusmam… dudağımda
bilmediğim, anlamadığım ninemden öğrendiğim dua. Ağladığım, üşüdüğüm, acıktığım
günler, temmuz sıcağında çatlamış dudaklarımla su içtiğim çeşme? Gönül dolusu
sevdiğim kız, güldüğüm zamanlar. Vah neredesin çocuk gözlerim? Sevdiğini
hilesiz seven çocuk kalbim neredesin?
Şimdi narkozlu bir hasta gibi acımayı, sevmeyi, hissetmeyi,
gülmeyi unutmuş gönlüm vah! Vahki, vah!…
Nuri CAN