Elizabeth Bathory’in çığlığı | Gökhan Barış Pekşen

”Beyin hapishanemde sıkışıp kaldım,
ışıkla hareket eden hiperaktif bir ren geyiği kaçmama yardımcı olan.’

Ama
tabi ki,
her şeyi önceden göremezsin..
Sessizce
gitmene izin vereceğim
bu tutulan nöbetler
bu sancılı buluşmalar
senin adın Temporal Lob oldu çocuk..
Kırılıyor
işte bak –
suya düşüyorlar fazlaca ruh yarası bu ‘Nemf sayısız bir kalabalık düşle sadece,
aldığın nefesin sana ait olmayışını, iyi ki beni aldattın Tanrım..
Ve mektubunun sonuna, seni yarattığım için asıl beni affedin demişsin..
Bir gün kendimi asarsam, senin kızın olarak bu dünyaya geldiğimi unutacağım, ya
da kendi bedenimde kendimi doğurmuş olmayı isteyecek kadar çok seveceğim..
‘Siktir git bu evden’ dedin –
çırpınma ve bilinç kaybıyla kendini belli belirsiz şekillere sokmaktan
çekinmeyen o korku her şeyi çocukluğumda ki şefkatsizliğe bağlıyor..
Kaldığımız
yer kutsal değildi çoğu zaman
kapa çeneni ‘boşluk, gece yarısı artık
neredesin küçük?
Ferenc diye bağırma sakın,
zevk aldığımızı sanacak Tanrı..
Kahretsin!
Hiçbir söz ve anlam etki etmiyor artık..
Angilkan gözyaşlarımla suladım mezarının toprağını ve bir daha gitmedim, bir
daha etmedim dua..
O ellerimde can veren, içten içe küfürlerimin ilk cinayet tohumu..
Elveda Ferenc..
Evet
kalbime tecavüz ederken deldiler diye bu çığlık,
bütün bakire kızlar ellerimde intihar edebilecek kadar aşıklardı bana..
Sen hiç masum bir porno filmi izledin mi ‘boşluk?
Her
ne zaman kral, kraliçeye dönüşürse
ben de porselen bebeklerin kırıldıklarında yaşadıkları acıyla kendime hayran
olan yanımı terbiye edeceğim..
Sahiden küçük pembe haplar kaç Forinti küçük?
”Yüzüm
aynadaki o antik yunanda yakılan küçük kız çocuğunun çığlıklarından yeni bir
yas yaratıp öylece izliyor beni.”
– Macaristan/1590
Ama
tabi ki,
her şeyi önceden göremezsin..
Bazılarınız
beni alımlı ve çekici bir kadın sanıyor..
Bazılarınız sıradan bir Tanrı..
Ben bu çarşamba gecesi, sağ elimdeki haç’ın gölgesini, sol elimin kanlı
taraflarına tutup içime yerleştirdiğim papaza günah çıkartmayacak kadar, benim
için intihar edebilecek kadınlara aşıktım..
”..
Sıkıcı.
Kloformu kanserini tercih eden sizler,
ayrılmamız bir kader sizinle –
her şey bitti,
öyleyse beni cehennemde yanmakta olan ateşin üzerine koyun..
Ve
şimdi;
peşinde koştuğunuz tüm bakire kızların kanları ayak bileklerimden dudaklarıma
kadar kanıyor..
Bu
ölümsüzlük mü Tanrım!
İntikam almak için şeytanı kötü yapan sizlerdiniz
ben değil,
dünya fahişe..
Bütün
evrenin en büyük hatasıdır bu kalleş ninni
neredesin Ferenc?
Şimdi yine bir ninni daha söylüyorum sana
neredesin Tanrım!
”..İç
ses.
Şizofren balonlarında ipleri vardır Elizabeth –
bırak onları parmak aralarından usulca ve henüz yaşamaktayken gittiğinde iz
bırakmalıydın..
Ve insanın kullandığı alet bir başka insan olmamalıydı Elizabeth!
ӂok
eski bir acı, uç şimdi..
Ve şaraba benzer gözyaşlarımın tadı –
kan yaşamın kendisidir.”
– Macaristan/1600
Ama
tabi ki,
her şeyi önceden göremezsin..
Biliyorum;
sonsuza kadar düşeceğim
ve bütün korkular içimde yaşayacak..
Bir
ses duydum o gece,
kedi çığlıklarını duydum, ayakkabılarımın üzeri kana bulandı –
kızardı dudaklarım, aynaya yansıyan o bakire kızın ruju ağlama hissiydi..
Sonra ateş kül oldu,
ayrı cümleler, kadınlar, dünyalar ve harfler kaldı bana..
–
”Bu kendi geçmişim.
Öç almayacaksın, kin beslemeyeceksin (Leviller 19:18)
–
”Yetmedi.
Neler gördünüz, ölmekte olan gözlerim..
–
”Sen içeri giren, umudun yok –
şimmat köprüsünde genç ve güzel olan şeytanlasın..
Orada
mısın?
İsraf edilmiş anlar geri dönmeyecek,
neden yalnız olduğunu merak ettin mi hiç Elizabeth?
Adını
duydum..
Adını biliyorum..
Daha ne söyleyebilirim..
Ama
bu çok güzel,
ama yaralayan..
Bütün
gerçekler güzeldir Elizabeth, üzgündür,
bunu altında yıllarca yaşadın..
”Kulaklarındaki
bu sesler Tanrı’nın, İsa’nın, Muhammed’in seneler önce, belki de bir melek
korosunun artık çoğunlukla bir başına kaldığın için, onları tuhaf bir biçimde
özlüyor olma biçimimdir Elizabeth.”
– Macaristan/1614
Kuzgunların
cinayeti gibi geceye kalmış –
senin acı kışını eriten bu fısıltı toprağın yedi kat altında..
Mezarında çıplak iken, o yalnız kaldığında –
bir karanlık ve güneşi kör eden bir uğultu,
mezarının taşında bir yazı
meselde bir azir..
O,
ışıktan korktu..
O, feda etti..
O, Tanrı gazabından onun emri ile ifşa oldu.
– Gökhan Barış Pekşen
– 23022019