1917 Nisan’da Berlin’e Gönderilen Çocuklar

Nisan 1917. Berlin’deki gara bir tren yanaşır. İçinden 14-16 yaşlarında 314 çocuk iner şaşkın ve meraklı bakışlarla.
Almanya’ya zirai alanlarda çırak olarak çalışmaya gelen bu çocuklar, Osmanlı’nın yetim çocukları idi. Darü’leytamlarda her geçen gün sayısı artan 1. Dünya Savaşı sırasında şehit düşen vatan evlatlarının çocukları idi onlar.
Çünkü Osmanlı, Almanya ile bir anlaşma yapmıştır; “Yetim Türk çocuklarına meslek edindirilecektir”.
Bu çocukların barınma , bakım ve beslenmeleri, artık “devlete külfet” olmakta ve bu “fazla nüfus” dan kurtulmak gerekmektedir.
Oysa Almanya’nın “işgücü açığı” vardır ve yapılacak şey bellidir; “Darüleytam’ın kuruluş yönetmeliğinde var olan ‘eğitim’ maddesinden yararlanarak, bu çocukları ‘Eğitim Çırağı’ adı altında Almanya’ya göndermek.
Hemen Almanya ile bir işbirliği anlaşması imzalanır; Osmanlı’nın yetim Türk çocukları gruplar halinde Almanya’ ya gönderilecek , orada maden , ziraat ve diğer el zanaatlarında çalışan ustaların yanına verilerek meslek öğreneceklerdir.
İlk grup olarak Ankara, Bursa, Söğüt, Manisa, Afyon, Edirne, Maraş, Kilis, Konya, Niğde, Antep Darüleytam’larından yaşları 14-16 arasında değişen 314 çocuk seçilir.
Almanya’ya ulaşan bu 314 kişilik grup için Haziran 1917’de Berlin’de bir “seremoni” düzenlenir. Alman çocukları meraklı gözlerle, başlarına fese benzetilmiş mavi bir kep, üzerlerine Avrupai kesimli mavi bir pelerin giydirilmiş bu yabancı çocukları izlerken, yetim Türk çocukları da şaşkınlık, merak ve biraz da korku ile onlara ve etrafa bakınmaktadırlar. Sonra yetim Türk çocukları “eğitim alıp meslek öğreneceklerini sandıkları” ustalarının yanına dağıtılırlar.
Fakat bazı şeyler istenildiği gibi gitmemişti. Zirai alanlarda çalışan Alman ustaların değil daha çok madenlerde çalışan Alman ustaların yanına verilmişti Osmanlı’nın yetim çocukları.
Ama bu işte bir terslik vardır sanki. Yetkililer onları gönderirken farklı şeyler söyleseler de, 200 çocuk madenlerde, 84 çocuk tarlalarda çalışmaya gönderilmiştir. Zanaat öğretmek için ayrılan hepi topu 30 çocuktur. Özellikle maden de çalışan çocukların koşulları çok zordur. Yetersiz barınma ve bakım şartlarında haftanın yedi günü çalışmaktadırlar. Beslenme ise ayrı bir sorundur.
Alman madenciler “ucuz” olduğu için domuz etli çorba ile karın doyururken , Yetim Türk çocukları bu “koyu renkli çorbayı” içmeyi reddeder. Karınlarını daha çok yavan ekmekle doyurmak zorunda kalırlar. Ama zamanla yetersiz barınma, yetersiz giyinme, yetersiz beslenme madende çalışmanın zorlu koşullarıyla birleşince çocuklar hastalanıp ölmeye başlarlar.
Oysa aynı madende çalışan Alman çocuklara farklı davranılmakta hatta onlara haftada bir gün tatil ve maaş verilmektedir. Bunu gören yetimler bu haklardan yararlanmak isterler. Yararlanamayacaklarını öğrenince de ayakta kalanlar, yolunu bulanlar madenlerden kaçmaya başlasalar da Alman polisi yakalayıp tekrar madene göndermeye çalışır.
Tuvaletlerde taharet musluğunun olmaması da çocukları zorlayan bir diğer faktördü. Şartların ağırlığı, yetersiz beslenme, kıyafetlerin kifayetsiz olması gibi nedenlerden dolayı birçok çocuk hastalanıp ölüyordu.
Osmanlı yetkilileri onları gönderirken; Meslek öğrenerek kalifiye eleman olacaksınız , çok çok iyi maaşlarla çalışacaksınız diyerek göndermiştir. Almanya bu firarilerle ilgili sıkıntısını Osmanlı’ya bildirir. Böyle anlaşmamışlardır çünkü.
Yaptıkları anlaşmaya göre; “Çocukların çoğunluğu madenlerde çalışacak , ancak yüzde onu zanaat öğrenecek, gelen tüm çocuklar 3 yıl ‘bilabedel’ çalışacak ancak dördüncü yıldan itibaren ücret alacaklardır.
Almanya 314 çocuktan oluşan ilk gruptan kalanlarını İstanbul’a geri gönderir. Ama bu grup gittikleri gibi dönememiş, yaşam ve çalışma koşulları nedeniyle yarıdan çok çok fazlası yaban ellerinde yitip gitmiştir çünkü. Osmanlı çok kızar. Ama çocuklara.
Almanya “benim için nitelik önemli” derken, Osmanlı için “sayı” önemlidir. Çünkü Osmanlı bu yolla en az 5 ile 10 bin çocuktan kurtulmayı hesaplamaktadır. Hatta ikinci grup için 500 çocuk toplanmaya başlanmıştır bile. Osmanlı hemen kararını değiştirir.
Çocuk gönderme planını değil, hangi çocukları göndereceği kararını değiştirir. “Gönderilen ilk parti çocukların daha çok şehirlilerden seçildiği , sorunun da buradan kaynaklandığı, o nedenle daha mazlum ve sessiz olmaları nedeniyle Anadolu’nun yetim köylü çocuklarının gönderilmesine” karar verilir.
Hatta “kurtulmak için” Osmanlı’ya göre “yaş grubu biraz daha düşürülmelidir”. Önemli olan daha çok yetimden ve masraftan kurtulmaktır çünkü.
Yaş grubu düşürülür, Anadolu’nun sessiz ve mazlum çocukları seçilir ve birkaç grup halinde binlerce yetim Türk çocuğu daha gönderilip Alman ailelerin yanına yerleştirilir.
Sonrası mı?.. Kimse bilmiyor… Bilinen ise şudur; Binlerce baba yaban ellerinde “vatan” diyerek toprağa düşerken, o babaların bebeleri de gurbet ellerinde anasız, babasız, vatansız yitip gitmiştir.
Fotoğraf: Madenlerde ve zirai alanlarda çalıştırılmak için Almanya’ya gönderilen, Avrupai pelerinler ve kepler giydirilmiş 14-16 yaş arasındaki yetimlerimiz…
06.05.1917
Yıl : 2014 Cilt : 2014 ISSN : 1300-7025Sayı : 243 Sayfa Aralığı : 68-73IO Kayıt No : 66718 Yayıncı : Tarih Vakfı
Tarihin Gizli Bahçesi Sayfasindan