Bu Hayat Senin | Yılmaz Pirinççi


Bir ses düşer birden
gecenin sessizliğine.
Korkutan irkilten, heyecanlandıran, sorgulayan bir ses.
Sana unuttuklarını hatırlatır.
Yada artık unutmak istediklerini
Yastığının
kokusunu mesela
En son kiminle uyandığını
Kaç asır geçti
Saçlarında bir dokunuş hisetmeyeli
Gülüşünü çok sevdim diyen bir sözü en son ne zaman duydun
Sahi en son ne zaman biri sana iyiki varsın demişti
Uzun ve soğuk
gecelerin o yakıcı zemherisi nasıl da acıtıyor insanın içini
Nasıl kırıyor kolunu kanadını duvarların sessizliği
Kaç ömürlük Araf biçtin kendine
Kaç ömrün var zannediyorsun ki
Dışarıda
mevsimler geçiyor birbiri ardına
Dışarıda her gün yeni bir hayat
Bıkıp usanmadın mı her gün aynı yalnızlığı giyinmekten
Daha ne kadar sürecek aynalarda kendini kandırdığın.
Ertelediğimiz
zamanlar bir ömür tüketiyor
Yarın değil.
Şimdi işte.
Şimdi tam sırası.
Savur saçlarını geriye.
Bırak değsin rüzgarlar.
Bırak şehrin kalabalığında kaybolsun gölgen
Sesine ses değsin.
Daha ne kadar kırılabilirsin ki.
Daha kim ne kadar incitebilir ki seni.
Kaldır at gözyaşlarının tuzunda yıkanmış yastıkları
Bir bahar süsü çal gözlerine
Neşeli şarkılar dinle.
Duvarların rengi gülsün seninle
Korkma, bir kağıt parçasını bile en çok sekize katlayabilirsin
En çok bu kadar kırılabilirsin işte
Sana yine yalan söyleyenler olacak.
Yine gözlerine bakmaya korkan yürekler sorgulayacaklar seni fütursuzca
Aldırma.
Seninle olmak istemeyenleri zorla yanında tutmaya çalışma
Yürümek isteyen seninle yürür zaten
Sonu ölüm bile olsa
Bu hayat senin.
Ve bunun tekrarı da yok