Çocuklar Sevgiye Dahil | Tamer Dursun

Meslek hayatımda, birbirleriyle anlaşamayan çiftlerden sıkça duyduğum sözlerden bir tanesi de “Ne yapalım, çocuğumuz için boşanmıyoruz.” dur.
Mutsuz ve umutsuz eşler.
Sevgiye dair ne varsa kırılıp dökülmüş.
İstemeden, gönülsüzce yan yana geçen giden günler, geceler.
Sohbet yok.
Sarılma yok.
Şakalaşma yok.
Baş başa verip hayaller kurma hiç yok.
Buz gibi evlerin, buz gibi insanları.
Hani bir fırsatını bulsalar, arkalarına bakmadan kaçıp gidecekler gibi.
Her gece aynı yatakta yan yana uyuyorlar ama birbirlerinden kilometrelerce uzaktalar.
Gidecekler, gitmemeliler.
Gidemiyorlar.
“Çocuklar yüzünden” diyorlar.
“Çocuklar annesiz babasız büyümesinler.” diyorlar.
Hatta
“Ortak yatırımlarımız var. İşin içinden çıkamayız.” diyenlerden tutun da “El âlem ne der.” diyenlere kadar, çok değişik sebeplerle, birbirlerine zulüm ve eziyet olan birçok çift var.
Benim onlara sorduğum ilk soruysa “Peki, iyi hoş da, mutsuz anne babaların çocuklarına vereceği ne olabilir ki? Bunu hiç düşündünüz mü?” oluyor.
Kederli ruhlar, mutsuz yüzler, hüzünlü bedenler, yarı ölü gözler, çocuklara üzüntüden başka ne verebilir?
Sürekli şiddetin, hakaretin ve gerginliğin yaşandığı evlerde umuttan, hayalden, inançtan ve sevgiden bahsedilebilir mi?
Ne acı ki, yıllar boyu, çocukları annesiz/babasız büyümesin düşüncesiyle aynı evde tutuklu gibi kalan çiftler, o kurdukları hapishanelere çocuklarını da hapsettiklerini unutuyorlar.
Her gün kavganın gürültünün yaşandığı, sevgisiz, saygısız, yarınsız ve umutsuz aile ortamında büyüyen çocukların yaraları, travmaları, boşanmış çiftlerin çocuklardan daha derin oluyor.
Ezik bir anne,
Despot bir baba.
Ya da
Hasta bir baba,
Anlayışsız bir anne.
Nereye kadar birlikte gidebilirler?
Ve en önemlisi nasıl giderler?
Bir zamanlar, anne ve babası, birbirine küsmüş, yirmi yıl boyunca aynı evde tek kelime etmemiş, otuz yaşlarında bir kadın arkadaşımız vardı. Hep mutsuz ve hep yarım yamalak bir kadın. Çocuğunun başını okşarken, alışveriş yaparken, misafir ağırlarken, düğünlerde halay çekerken…Mutsuzluk ruhuna yapışmıştı. Bu kadın arkadaş bir gün bana “Keşke yirmi yıl boyunca aynı evin içinde küs kalacaklarına, ayrılsalardı. Ben de böyle bedbaht olmazdım.” dedi.
Haklıydı.
Annen var. Tamam
Baban var. O da tamam.
Ama en gerekli şey, yani sevgi yok!
Birbirlerinde sevgiyi yaşayamayan ebeveynler, çocuklarını da sevgi vermekte zorlanır. Mutsuzken mutluluğa sebep olmak zor iştir.
“Çocuğum için boşanmıyorum.” diyenler, aslında çocuklarına çok büyük bir kötülük ettiklerini farkında bile değiller.
Bedensel olarak halen bir arada olan ama ruhsal olarak, çoktan birbirlerinden gitmiş ebeveynlerden geriye etten ve kemikten başka ne kalır?
Bu durum maalesef kopan bir kolu yara bandıyla koptuğu yere tutturmaya benziyor.
O kol tutmayacak.
Kola yazık.
Kolun sahibine yazık.
Harcanan yara bandına yazık.
Eş olmak başka, ebeveyn olmak başka bir şey.
İnsan eş olmadan da annelik ve babalık görevini yetire getirebilir. İnsan eş olmaktan istifa edebilir ama anne babalıktan asla.
Ayrıca, bu zorunlu birlikten sorumlu tutulan ve sürekli “Yavrum senin yüzünden bu evliliği yürütüyorum.” denilen çocuk, zamanla bu ağır yükü taşıyamaz ve ruhunda tedavisi zor yaralar açılır. Mutsuz bir anne ve babaya sebep olmuştur ve bütün suç onundur.
Değerli okuyucu,
bütün bu anlattıklarımdan sonra, sözün özü, ben “Kaş yapalım derken, göz çıkarmayalım.” diyorum. Her ne kadar niyet iyi olsa da, bu davranış sonuçlara bakıldığında, herhangi bir cinayetten farklı değildir. Çocuk açısından baktığımızda, yıllar sonra ortada sadece, umudu, inancı, sevgisi ve çocukluğu elinden alınmış bir ceset kalır.
Elbette, ayrılıkların ve boşanmaların da çocuklar üstünde bırakacağı olumsuz etkiler de var ama eğer ayrılık döneminde profesyonel bir destek alınır ve durum çocuk(lar)a uygun bir dille anlatılır ve boşanma sürecine hazırlık yapılırsa, bu etkiler, hergün çekişmenin, sözlü ya da bedensel şiddetin ve gerginliğin yaşandığı ailelerin verdiği zarar kadar olmayacaktır.
Her yol denenmiş ama birlikte yaşama alanı inşa edilememişse ve gidilmesi gerekiyorsa gidilsin. Yok, ille de kalınacaksa da, sevgiyle kalınsın. İkisinin ortası yok, olamaz, mümkün değil.
Mutsuz ebeveynler kendi korkularına, kaygılarına ve çıkarlarına çocuklarını kurban etmemeli, etmesinler.
Özünüze rast gelesiniz.
Sevgiyle.
t a m e r d u r s u n
…