Edebiyatçı Yaşadığı Coğrafyanın Aynası Tanığıdır | Hatice Elveren Peköz

Yazarlar ve düşünürler, yaşadıkları çağın tanıklarıdır.
Edebiyatçı, insanca bir düşünüşle yapabileceği şey günün panoramasını çekmesi, yaşadığı Çağın tanıklığını yapması, barış elçiliğinde birleştirici olarak rol modeli olması. savaş dönemlerinde toplumların cinnet anının paroyanasını kurgulamak durumunda.
Edebiyatçı, yazdığı her metinde anlatıcıdan çok durumun resmini çekmesi, okurun gözünde canlandırması, göstermesi gerekli.
Edebiyatçı, kendi yapıtlarına hayran olmadan önce kendi yazdıklarının özeleştirmeni, ‘dünyanın kendi ekseni etrafında dönmediğini,’ düşünmemek durumunda.
Günümüz Türk edebiyatını irdeleyecek olursak, ne yazık artık vasatın da bir hayli gerisinde, kısır döngünün ortasında, adını koyamadığımız çıkmazdadır.
Türk edebiyatı, her alanda olduğu gibi keskin hatlar üzerindeki ayrışmalar, dar çerçevede yürütülen kutuplaşmanın eşiğinde gel-gitlerdedir.
Türk edebiyatı şekilsiz, belirsiz, renksiz, gri renklerin hakim olduğu dar bir çerçevenin ortasında… Her şeye rağmen bir an önce bu çıkmazlardan sıyrılması, özüne dönmesi gerekli.
Edebiyatçılarımızın, düşünce özgürlüğünün sınırlanması dolayısıyla edebiyatın işlevinin fazla olmadığı dönemdeyiz. Bu amaçla kıralcılık apartını baskı aracı olarak kullanan birileri, medya sansürünü kendilerine araç edinmekte. Yine o birileri, gelecekte edebiyat adına değerlendirme yapmaları, kalıcı eser verebilmeleri mümkün olmayacaktır.
Edebiyatçılarımız, çalkantılı ve dramatik bir değişim sürecinden geçmekte.
Gerçekte edebiyata gönül vermiş insanlar, kendine nasıl yer bulacağını düşünmek lazım.
Medyanın şişirmesiyle öne çıkarılanlar, zamanla birer balon ibaret olacağı malumdur.
Edebiyata gerçekten gönül vermiş insanlar, şahsi meselelerden çok yaşadığı Çağda, toplumsal konularda daha duyarlı olmak zorunda.
Sonuç olarak, ülkede her alanda olduğu gibi edebiyatta da amansız bir kutuplaşmanın çemberinde, anlamsız bir bölünmenin ortasında, can sıkıcı bir dönencede olması talihsizliktir..
Elbette edebiyatın olağandışı dönemlerde varlığını sürdürebilmesi önemli. Nedeniyle yazar, yaşadığı Çağın aynası, ressamı, hafızasıdır.
Nasıl ki Birinci ve ikinci Dünya Savaş’ları sonrasında olduğu gibi günümüzde olağandışı zamanlarda, bazı yazarlar kalıcı eserler bırakabilir.