Eşimiz Değil Eşitimizdir | Bahadir Özerdem

Onun yüreğini seninkinden küçük mü sanırsın?
Biz, kadına karşı sesimizin yükselmesini bile şiddet bilir, sesimiz yükseldiğinde kendimizden utanırız. Çünkü;
Kadın yolun gerçek sahibidir, hakikat kapısıdır. Simgesi topraktır, toprak anadır. Yaratır, doğurur, büyütür, koruyup kollar. Ona uygulanan şiddet, hak ve hakikate uygulanan şiddettir. O, gerçeğin bize görünün yüzüdür.
Kadın eşimiz değil, eşitimizdir.
Kadın en büyük sırrımızdır. Sır saklanmaz, taşınır ve yaşanır. Onu en kıymetli yerimiz olan kalbimizin içinde aşk ile taşır ve yaşarız. Onun duvarların arkasına kapatılıp “saklanmasına” ömrümüz yettiğince itiraz edeceğiz.
Şuncacık yüreği olmayanların ona diklenmesi gönlümüzü yaralamaktadır. Olup olacağı bir avuç yürek değil mi? Bunu kadında yok mu sanırsın!
Onun yüreğini seninkinden küçük mü sanırsın?
Eril şiddetin üzerine inşa edilmiş sistemin baskı, şiddet ve aşağılamasına nasıl direnilmesi gerekiyorsa, evde ve sokakta uygulanan şiddete karşı da omuz omuza direnmeliyiz.
İstanbul Sözleşmesi’ne bile tahammül edemeyen otoritenin “erk” sesine karşı biz erkekler, kadının sesine sesimizi katmalıyız. Sokakta olduğu kadar evde, hayatın içinde, tec*vüz, t*ciz, aşağılanma, emek sömürüsüne karşı her yerde ama her yerde kadının sesine ses, gücüne güç vermeliyiz.
Kadın şair olmasaydı, öykücü olmasaydı, öğretmen olmasaydı, müzisyen olmasaydı, sahne sanatçısı olmasaydı, ressam olmasaydı, sendikacı olmasaydı; yeryüzünü, sevgiyi, kuşların özgürlüğünü, karıncanın hakkını kim anlatacaktı bize? Dağın ardındaki umudu kim, hangi masalla anlatacaktı? Karanlığın sonunda hep bir aydınlık olduğunu kulağımıza kim fısıldayacaktı?
8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü bir bayram değil, cinsiyetçiliğe, eril baskı ve şiddete karşı mücadele ve dayanışma günüdür.
Yozu, bozu, tozu kadından uzak olsun. Eğer birbirimizin gözünün içine bakamıyorsak kendimizi nasıl insandan sayacağız? Olur mu öyle şey?
…