Günün Hikayesi | Kraliçe | Necla Engin
Beni seçsene canım, dedi kıkırdayarak.
Adam, göz ucuyla bir bakış attı. Kadının halkalanmış gözlerinde durdu gülümseyerek. Tam olarak gülüş sayılmazdı. Beyaz dişlerini tamamen açığa çıkartan uzun burun altında bükülen ağızdı bu. Yanakları kırış kırıştı kadının. Viskide eriyen buz tanelerinde, kıvrılan bacaklarda, göğsü açılmış bluzde tebessüm etti sırayla. Bir çikolata parçasını ağzına attı.
Genç istiyorum ben, dedi. Karşısında saçları beline uzanmış ufak tefek kızı tepeden tırnağa inceledi.
Kadın ağzını buruşturarak viski bardağından büyük bir yudum aldı.
” Yeni dedi, davudi sesiyle… Kızlığını geçen ay kaybetmiş, Cemil diye bir arkadaş getirdi anlarsın ya… Kalanlar memnun. Şikâyet eden olmadı…”
Adam kararsızca diğer kıza döndü. Saçlarını eşarpla bağlamış uzun bir elbise giymişti, elindeki telefonda parmakları kıpırdandıkça yüzünde korku dolu bir ifade dolaşıyor sonra cep telefonunu çantasının içine bırakıyordu. Telefondan bip-bip sesleri yükseldikçe oturduğu koltukta sıkıntıyla döndü. Adam onun çıplak ayaklarına baktı. Küçüktü ayakları, tırnakları ojesizdi, bilekleri inceydi. Diğerine nazaran daha zayıf daha uzun boyluydu.
İçsene, dedi birden.
Kız başını iki yana salladı. “Ben içmem. Afiyet olsun size.”
Adamın içi tavsadı, tekrar kadına döndü.
Kadın gözlerini adama dikti. Dirseği kristal bardağı diğerine tokuşturdu, serçe parmağı manikürlü tırnağıyla bir reverans yaptı.
“Benim bir zamanlar sinema güzeli seçildiğimi biliyor musun dedi kurumlanarak.
Adam bir şaşkınlık düşürdü dilinden.
“İnanmam.”
Kadın hemen yanıbaşında duran etajerden deri kaplı bir albümü çıkarıp adamın yanına uçuşunca iki kız bezginlikle birbirlerine baktılar, birer sigara yaktılar. Televizyonun kumandasını yakaladı biri. Diğeri şarj var mı diye etrafta arandı. Bulamayınca telefonunu kapatıp çantasına attı ve çıkardığı büyük makyaj çantasından bir ruj ve ayna çekip dudaklarını boyamaya başladı.
Atiye dizini adamın bacağına yapıştırdı, tozlu albümü açtı ve içinden büyük bir fotoğraf çıkarıp adama salladı. Sinema güzellik kraliçesi yazılı bir kemerle, yanık tenli bir kadın, başında ışıltılı tacı ve mayosuyla lüks bir otelin defile salonunda zamanın kıyısında duruyordu orda. Işte gözleri aynıydı hâlâ, saçları aynı, sadece kilo almıştı ve yüzü biraz kırışmış olabilirdi. Hepsi o kadarcıktı. Bir kahkaha attı ardından. Eski fotoğrafını titreyen eliyle adama uzattı. Fotoğraf yıpranmıştı, kenarlarından çatlamış, rengi solmuştu, neyse ki o fotoğraftan üç kopya daha yaptırıp saklamıştı Atiye. Adamın omzuna başını dayayıp bardağı uzattı viskiyi getiren adama.
Gazinolara giderler sabahlara kadar eğlenirlerdi. En çok Bülent Ersoy’ a giderlerdi, sahnede bir alkış tufanı kopardı. Nezaketten salonda çatal bıçak sesi dahi çıkamazdı, masalar ordövr tabaklarıyla ızgaralarla şahane şaraplarla donatılırdı da sahneden gözlerini ayıramazdı Atiye. Ağızlıkta sigara içerdi, yakışıklı adamlar sigarasını yakardı, her yıl otomobilini değiştirdiği yıllardı. Gündüzleri matinelere, kışları Uludağ’ a kayak yapmaya, yazları Tarabya oteline havuza inerdi. Ahh o zamanlar çok güzeldi dedi, elinde fotoğraflarla… Beni herkes tanıyordu. Fransa’dan ipekli danteller mi, eldivenler şapkalar mı? Gizli âşıklardan çiçekler mi, isimsiz mektuplar mı?
…
Bir an kaybolduğu düşten uyandı.
Şimdikiler utanmasalar eşofmanla gezecekler görüyorsun a deyip çaprazında oturan kızı işaret etti.
…
Adam hâlâ sinema güzellik kraliçesinin fotoğrafını elinde tutuyordu. “Hakikaten iyiymişsin” dedi Atiye’ ye. Viskisinden bir yudum alıp kızlardan çakmak istedi, kadına döndü.
” Fuat numaranı verirken senin kim olduğundan bahsetmemişti ” dedi kadına.
Kadın kıvrık bir saç perçemini çapkınca parmağına dolayıp adamın yanağına öpücük kondurdu. Gözleri baygındı yüzü gururluydu. Yüzüklü elleri sevinçle kıvrılarak bir deste fotoğrafı daha çıkardı eski albümden.
” Bak burada ben, Unutma Beni filminde başroldeydim… İzledin mi? Sonra şurada bahçıvan pantolonlu olan benim… Şarkılar ağlar filminde. Arabayı hep ben kullandım Bitmeyen yolculuk filminde. Ahh nasıl da güzeldim. Erkekler hep peşimdeydi.”
Adam hala sinema kraliçesinin mayolu fotoğrafına bakıyordu.” Bu bende kalmalı ” diye fısıldadı. Kadının dizine indirdi elini.
Olmaz diyerek adamın elinden kaptı, adam yakaladı, dudaklarını eline değdirirken “sen bir kraliçesin” dedi. ” Hâlâ çok güzelsin, fotoğraf bende kalıyor. “
Atiye’ nin omuzları dikleşiverdi o an, elindeki albümle topuklu ayakkabılarının üzerine sıçradı, biraz sallanarak iki adım attı. Albümü çekmeceye geri bırakıp tekrar adamın yanına bıraktı kendini. Sabırsızca adama baktı.
Uzun saçlıyı alacağım, dedi adam.
Atiye ” yeniyi mi istiyorsun yani” diye sarhoşlara özgü hecelemesiyle sayıkladı, gözleri kapanıp açıldı. Yuvalarında döndüler. Kalk kız diye bağırdı sonra.
” Sen çok yakışıklısın ama” dedi sarılıp bıraktı adamı. .
Adam ve kız koridoru geçip gittikten sonra Atiye odadan gelen kahkaha seslerini, karyoladan yükselen gıcırtıları dinledi. Şişeye baktı; bomboştu. Halime diye seslendi öfkeyle. Viski bitmiş, gidip viski al!.. Kül tablaları ağızlarına kadar dolmuş temizle şunları! Bana da yiyecek bir şeyler getir.
Telefonu aldı ajandasını açtı. Birkaç numarayı tuşladı: “İki yeni kız var canım dedi. “Bir de ben varım. “
…
Necla Engin