Günün Kitabı | Küresel Bunalım | Ahmet Davutoğlu

Kitap değerlendirme yazarı: Ali İhsan Dilmen
Sadece yaşadığımız çağı değil, geçmişten günümüze insanlık tarihinin; Helenistik, Doğu Roma, Konfüçyanizm, Hint ve İslam medeniyetinin geçirdiği süreçleri, tarihe ve etkilerinin ele alındığı entelektüel düzeyde Doğu- Batı medeniyeti olarak kategorileştirilen ama aslında bu kategorileştirmenin yetersiz kaldığını kitabı okurken görebiliyoruz.
Geçmişten kalkarak yapılan yolculuğun evreleri ve insanlığın geldiği yer bakımından tarihin sürdüğünü görüyoruz.
Fukuyama ve Hantigton’un ortaya attığı Tarihin Sonu ve Medeniyetler Çatışması tezlerinin yaşananlar karşısında ne kadar sığ ve basit değerlendirmeler olduğunu Ahmet Davutoğlu’nun karşı tezlerle nasıl izaha muhtaç iddialar olduğunu açık bir şekilde görüyoruz.
Ontolojik olarak insanlığın tarih sahnesine çıktığı andan bu güne aradığı Güvenlik ve Özgürlük çabasını, her topluluğun olmazsa olmaz.
“Ben idrakinin” boyutlarını ve o idraki besleyen değerlerin toplumlara göre farklılığını, dinlerin/inançların sürekliliğini ve toplumları yoğurma ve olgunlaştırma potansiyelinin ideolojilerle kıyas kabul etmeyecek gücünün etkilerinin insanlık tarihine etkilerini müşahhas bir şekilde görüyoruz.
Bir Müslüman entelektüel ve uluslararası ilişkiler bağlamında stratejist ve siyaset yapıcı olan ve sürekli barış arayan, sevgi, anlayış ve diğerinin varlığının farklılığına kabulünün ötesinde gerekliliğini zorunluluk sayan bir düşünce insanının portresini görüyor ve hem ülkemiz, hem insanlık adına umutlanıyorsunuz.
Kitap: kapsayıcı İslam, millet olma idrakinin öncelikle bizim, daha sonra da diğer topluluklarla bir arada yaşama inancını ve ayrıştırıcı, dışlayıcı zaman zamanda ırkçılığa varan milliyetçi düşüncelerin, toplumlar için ne büyük riskler barındırdığının farkına varıyoruz.
Okuduğunuzda düşünce olarak zenginleştiğinizi hissedeceğinizden eminim.
Kitap Ahmet Davutoğlu ile 11 Eylül ikiz kule saldırıları sonrasında farklı kesimlerden kendisiyle yapılan röportajlar derlenerek oluşturulmuş.
Soru cevap şeklinde olması zaman zaman tekrarlanan düşüncelerle söylediklerinin pekişmesi ve anlaşılmasını kolaylaştırmış.