Haftanın Kitabı – Hatice Sönmez Kaya ‘’Gün Gülü’’ üzerine

|Mustafa Söylemez|
Eylül 2018-Ankara telgrafhane yy.
Oldukça kusursuz bir dizgi ve kapak kitaba estetik değer katmış. Sözcük
zenginliği, büyüleyici düşler ve trajedi anlatılırken okuyucu öyküye komşu
oluyor. Bu komşuluk kimi kez kahramanla yer değiştirmeye deyim uygun görülürse
saklambaç oynamaya dönüşüyor. Toplumun kültür motiflerine yerini almış olan Köy
Enstitüsü eğitim zenginliğini algılamakta zorluk çekmiyoruz. Doktoruna ve
görevliler yatalak hastanın duygularındaki burukluk estetik bir duyarlılıkla
anlatılırken, hasta haklarına gösterilen görgü zenginliği öyküyü vazgeçilmez
kılmış.
Komşuluk ilişkilerinin yok
edilişi ilginç örnekleme ve öykünmeyle şiirin görevine bağımlı kılınmış, bu
güzel bir yaklaşım. Klasik müziğin yaşama katılış imgesi, yok edilmeye
çalışılan bir müzik eğitimi anlayışının abartısız öyküye katma ustalığını
görüyoruz. ‘’Ev’’ öyküsünde iş kazalarının trajedi yıkımı, insan ve toplumsal
vicdandaki sonuçları duyarlı bir biçimde anlatılmış. Evin reisinin artık
aralarında olmayışının etkilerini taşıyan aile bireylerinin sevinmekte
gösterdikleri psikolojik çözümsüzlük gerçekçi bir tarzda anlatılmış. ‘’Kan
bedeli’’ biçiminde ödenme konumunda olan ev yapımı ve bunun türlü aşamaları bir
yapımcı ve sunucu tarafından anlatılırken; başarılı anlatımıyla ve sunumuyla
bundan bir ‘’evinin eksiklerini tamamlama beklentisi ‘’olan sunucu örneklenmiş.
Sf:25 ‘’ Gördünüz mü şu güzelliği? Giysi dolabı, aynalı, çekmeceli çamaşırlık,
yerdeki halı, hepsi size uygun seçildi, beğendiniz mi?’ Anneyi sevindirmek
istiyordu ama onun bu evde mutlu olacağından kuşkuluydu artık.’’ Sunucu
trajedinin etkisinden kendini kurtaramıyor.
‘’Babanızın yarım
bıraktığı ev bakın nasıl oldu! Şaşırdınız değil mi?’’ Diyor adam reklam kokan
sesinin tonunu alçaltıyor.
‘’Tek gülen bebekti.’’
Diyerek gerçeği toplumsal vicdanın kalıbında donduruyor, yazar.
‘’GİDİŞ’’ öyküsünde
kadının bir meta, seks kölesi görülmesi, kırılıp dökülen bir çöp muamelesi
görmesi, anlatılırken insan çözüm arama yolculuğuna çıkıyor. Kadın erkek
ilişkisi ve çağdaş aile birliği nasıl yaralanmakta anlatılmış ustaca. Kadın
erkek eşitliği söyleminde uygulamada ne ölçüde olduğumuz anlatılırken içimize
şiddetin soğuk algısı esiyor. ‘’İsyan’’ öyküsünde ağaçlara nasıl da bir
sevgiliye bağlanır gibi bağlanan Fikriye de bir önden bulmuşken onun ilerde
devrimci arkadaşlarıyla onun gözaltında kaybolanlar listesinde yer aldığını
okuyup; tesadüfen yaşadığımız gerçeğiyle sarsılıyoruz. O artık dönecek mi evime
kimse bilmemektedir. İnceleme yazımızı okuyarak yaptığımız için eksiklerimiz
olacaktır. Medyada usta kitap değerlendirmesi yapan basın baronlar hiç okumadan
kulaktan dolma sözleri eklemleme yaparak döküm çıkardıkları için okur ve yazar
bize kızacaktır ama bir iyi okur olma yolundan vazgeçmeyeceğiz.
Kitap
dikkatle okunup bitirildiğinde, kendi bireyini ele geçirmiş kolay eleştirilerle
sarsılmayacak yağlı övgülerle şımarmayacak bir yazar kişiliği bizi cezp ediyor.
88. Sf. De görüyoruz ki öykücü ‘’Ellerinde, filmlerde gördüğümüz kırbaç mı
vardı, yoksa hakça bir çalışma düzeni miydi uyguladıkları?’’ Sorusunu okuyucuya
soruyor. Geçmiş Antik tarihi post modern insan düşüncesinin yabancığını
ayrıklaştırıyor. Öykü hız kesmiyor. ‘’Neredeydi o, ezilenlerin yanında,
yönetenlerle başkaldıran Gönülle kocası?’’ Sorusuyla gelinen uçurumun kıyısını
işaret ediyor. Diğer kitabında ise; ikinci eşine sevecen yaklaşım sergileyen
hâkimin acı iç çelişkisi bizi düşündürüyor. Kızı yaşındaki ikinci eşinden
doğacak çocuğu tanrının bir hediyesi gören Hâkim; karşındaki aynı yaştaki
suçluyu ev yıkan aile düzenini bozan bir ahlaksız olarak görmesini çok başarılı
anlatmış. Hâkim kara kanlı bıçağın altın sapını yanağına sürmüş, en sivri ucunu
yoksul kıza en ağır cezayı vererek başarmış. Adaletin ikinci yüzünü bir
ışıklandırmış. Yazar kimi kez devrik cümlelerle şiir havasını ustaca
yaşatırken, çoğu kez titizlikle seçilmiş Öz Türkçe sevdasını inatla sürdürüyor.
Karma karışık bir sokak dili yerine düzeyli insanın temiz, Arı Türkçesini
başarıyla öykülerine resmetmiş.
Mutlaka okunması,
yorumlanması gereken bir güncel kitap, bu. Bence okumayanlar zarar etmiş
saysınlar kendilerini.
Mustafa söylemez 22.10.2018