Hayal Kırıklığının Ülkesi | Ebru Bozcuk

“Bir ülkeyi tanımak istiyorsanız, o ülkede insanların nasıl öldüğüne bakın”
Albert CAMUS
*. *. *
Madem öyle, peki biz şimdi hangi umuda sarılacağız? Neye tutunacağız? İnandığımız, güvendiğimiz ne kaldı?
Savunmasız, masum insanlarımızı bile koruyamadığımız bir ülkede insanlığın hangi safhasından bahsedebiliriz ki?
Biz şimdi neye tutunup yeniden yola koyulacağız?
Yaşadıklarımız öyle can acıtıcı ki, umut bile artık içi boş bir kavram haline geliyor, işe yaramıyor…
Çünkü artık insanlığın bittiği yerdeyiz.
Hepimizin yüreğinde ağır, kasvetli bir bulut var. Nefes alamıyor gibiyiz sanki.
İnsan olma halinin toptan alaşağı edildiği bir toplumda yaşıyor olmanın tarifsiz kederi içindeyiz.
Akşam haber saatlerinde şaşkın, öfkeli, mutsuz ve en önemlisi umudunu yitirmiş insanlar olarak öylece mıhlanıp kalıyoruz televizyon karşısında…
Çaresizce ve umutsuz gözyaşlarıyla taş kesiliyoruz…
Yüzyıllık umutsuzluğun içine gömülmüş, ötelenmiş bir azınlık gibiyiz sanki bu ülkede.
Gülebilmenin, umutlu şeyler düşünebilmenin, normali istemenin ütopik bir düş olduğu bir ülkede nefes almaya çalışıyoruz topyekün…
Olması gereken tüm değerlerin yerle yeksan edildiği, iyiliğin, vicdanın kaybedilen değer, acımasızlığın, ihanetin, rant elde etmenin yükselen değer olduğu bir ülkede delirmeden yaşamaya çalışıyoruz…
İyi olmak istiyoruz. Geleceğe dair hayaller kurmak istiyoruz. Geçim derdinden uzak, kalan ömrümüzü sükunetle geçirmek istiyoruz fakat her gün bir önceki günü aratır halde önümüze çıkıyor.
Bu kadar aksiyonun, kaosun,adaletsizliğin, vicdansızlığın, basiretsiz halin ortasında yaşamaya çalışmak insan haklarına aykırı zannımca.
Ruh sağlığımızı kaybettiğimiz aşikar.
Bir yandan yabancı basına bakıyoruz; mesela İsveç’te en önemli gündem konusu küresel ısınma. Haberlerde çevreci örgütlerin direnişi anlatılıyor.
Danimarka’ nın ise en büyük sorunu hayvanlar…
Yeni çıkan hayvan haklarını tartışıyorlar.
Ya benim güzel ülkemde?…
Çok üzgünüm İbn-i Haldun ama, artık sana da inanmıyorum.
Coğrafya kader falan değil. Eğer öyle olsaydı hemen karşı yakamızdaki Yunanistan ‘da, insanlar bizden daha mutlu olmazdı…
Niye o ülkede herkesin yüzü gülüyor, uzosunu içip, siestasını yapıyor?Çünkü doğru yönetiliyor.
Ya da Kuzey Kore ile Güney Kore’ yi düşünün.Aynı coğrafyada bambaşka iki ülke profili.
Ama yok, izin vermiyorlar.
Her parçası kanla,yürekle, canla kazanılmış, uğruna yıllarca savaş verilmiş tılsımlı toprakların çocuklarıyız biz.
Ata’mın emanet ettiği bu vatanın insanı böyle bir yaşamı asla hak etmiyor.
Umutla, insanca yaşamak en çok bizim hakkımız.
Ve inanıyorum ki bir gün NAZIM’ın dediği gibi “Motorları maviliklere süreceğiz…”
Bu karanlık günler elbet bitecek ve biz bir sabah yeniden umutla yaşamayı hatırlayacağız.
Bu yaşadığımız kötülükler artık bir son bulmalı, bulacak da…
Nihayetinde Cahit ZARİFOĞLU ‘nun dediği gibi,
“Bir çiçek koklayıp, bir kaç insan tanıyıp, sevip gitmeyecek miydik bu dünyadan”…
Ebru BOZCUK
…