Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Hatay 32 °C
Parçalı Bulutlu

Heybeliada Lisesinde Bir Aşk Hikayesi

Heybeliada Lisesinde Bir Aşk Hikayesi

Yıllar önce Heybeliada, Askeri Deniz Lisesi’nde yaşanan bir aşk hikayesi..

Delikanlı, Askeri Deniz Lisesini kazanır ve Heybeliada’da okula başlar. Bu arada tanıştığı o Çanakkaleli kıza aşık olur. Okulla beraber aşkını büyüterek geliştirir. Arada mektuplaşmalar yazışmalar ve gün gelir okul biter. Deniz Harp Okulunu da bitiren delikanlı artık Teğmen olur.

Yine her zaman buluştukları kır kahvesinde buluşmak için randevulaşırlar. Önce delikanlı gelir sonra da genç kız. Genç kız geldiğinde delikanlının yüzü düşmüş, suratı asık onu beklemekte. Genç kız bu suratı hiç beğenmez. Ayrılık vakti geldi diye düşünerek hazırlamıştır kendini. Önceki buluşmalarda ki o heyecan o sevinç artık yoktur delikanlıda…

Usulca yanına yaklaşır ve “Hoş geldin” der. Kuru bir “sen de hoş geldin” der. Aldığı cevap , genç kızı iyice hüzne boğar. Artık bu aşkın sonuna geldiğini düşünerek sorar;

– Senin bir sıkıntın mı var?

– Evet!

– Hadi söyle o zaman, her şeye hazırlıklıyım.

– Yaa beni bir denizaltıya verdiler, der genç kızgınca…

Genç kız artık rahatlamıştır. Sorunun kendisi değil denizaltı olduğunu duyunca içinden bir ohh çeker.

– Ne var bunda? diye sorar genç kız.

– Yaa öyle deme, biz denizciler gemideyken sevdiklerimizle haberleşemiyoruz, denizaltıdan nasıl haberleşeceğiz? Ve delikanlı üzgün bir sesle sorar genç kıza;

– İstersen ayrılalım!

– Hayır asla. Ben seni bırakmam, diye cevaplar genç kız.

Delikanlı beklediği bu cevabı alır almaz heyecanlanır ve elinde tuttuğu paketi kıza uzatır.

– Sana armağan getirdim al.

Kızın kalbi hızla atmaya başlar. Neredeyse duracak gibi olur ve içinde yüzük olduğunu tahmin ettiği paketi heyecanla açar ama şaşkınlıktan duraklar. Paketin içinde bir fener ve mors kitabı bulunmaktadır. Kız şaşkınlıkla yine sorar ;

– Bunlar da ne?

– Yaa biz Çanakkale boğazından denizaltı ile çok geçeceğiz ve geçişlerimiz hep yüzeyden olur. Sen de fenerle mors alfabesini kullanarak sana haber verdiğim zamanlarda yazışırız. Olmaz mı?

– Bunlarla mı yazışacağız? diye sorar genç kız yeniden.

– İstemiyorsan ayrılalım, der delikanlı.

– Yok hayır, der genç kız, Ayrılık yok, yaşasın mors, diye yineler delikanlıya.

Genç kız mors alfabesi üzerinde çalışmaya başlar. Tüm detayıyla öğrenir ve kullanabilir hale gelir artık. Bir kaç gün sonra haber gelir delikanlıdan. Gelen mesaja göre 5 gün sonra gece saat 01:00 de geçeceğini ve kendisine mesaj yazmasını kendisinin de ona mesaj yazacağını iletir. Gençkız söylenen zaman ve saatte pencerede hazır bekler. Geliboluda denizaltı denizden süzülerek geçerken, çevrenin zifiri karanlığında, uzaklardan bir yerden yanan ışık pırıltılarını fark eder güvertedeki komutan ve diğer subaylar…

İçlerinden birisi:

– Bakın bakın ilerden bir yerden ışık yanıp sönüyor, diye dikkat çeker.

– Çabuk okuyun bakalım ne diyorlarmış diye emir verir komutan. Subaylardan biri heceleyerek okur ;

– Se- ni -se- vi -yo -rum….

– ”Bu ne lan” der komutan.

Hemen yanında duran delikanlı Teğmen ;

– Efendim, o benim sevgilim, der en şirin haliyle.

– ”Ne iş oğlum bu?”

– Efendim mors alfabesi hediye etmiştim ve ben geçince bana yazarsın demiştim işte o, diye cevaplar delikanlı Teğmen.

– ”Vayy be aferin lan! Desene biz bunca zaman boğazları hep boş geçmişiz.”

– İzin verir misiniz komutanım ben de bir mesaj yazayım ?

– Neyle?

– Cep fenerim var komutanım, der delikanlı teğmen.

-” Lan ne feneri, aç projektörü geç başına ver mesajını” der komutanı Teğmenine…

Projektörü açan teğmen yanıp söndürürken, sanki Gelibolu’yu yakıp tutuşturuyordu aşkından…. İlk kez böyle bir şeyle karşılaşan Gelibolu halkı ise sanki uzaylılar istila etmiş gibi heyecan yapmışlardı teğmen ile genç kızın aşkından.

Gelen mesajları heceleyerek kağıda dökmeye çalışan genç kız denizaltı geçtikten sonra elindeki kağıdı okudu. “Sonsuza kadar” yazılıydı delikanlıdan gelen mesajda.

Bu olay tüm denizaltıcılar arasında duyulmuştu. Artık herkes delikanlı Teğmen ile genç kızın aşkını anlatıyordu…

Birkaç gün sonra bir haber daha gelir. ” Bir hafta sonra gece saat 02:45 de pencerede ol, ben geçiyorum bana mesaj yaz. Ama dikkat et, konvoy halinde geliyoruz ve ilk denizaltıda ben varım sakın sırayı şaşırma. “

Genç kız yine söylenen saatte pencerede bekliyordu…

Gecenin karanlığında Ege denizinden Çanakkale boğazına giren denizaltılar süzülerek ilerliyorlardı. Genç kız fenerini yakıp söndürerek mesajını vermeye başladı. Mesajı gören denizaltındaki denizciler;

– Bakın bakın ışık yanıp sönüyor okuyun ; “se- ni- se- vi -yo- rum”

– ”Vay be, duyduğumuz doğruymuş, gerçekten böyle bir aşk varmış” der denizaltının kaptanı Bahri Kunt.

– ”İyi de bu kızın sevgilisinin denizaltısı öndeydi, ilk denizaltıydı, niye bize mesaj yazdı ki? ”diye kendi kendine seslice sormadan edemez kaptan.

– Efendim herhalde uyuyakaldı ya da sırayı şaşırmıştır, diye cevaplar subaylardan biri.

– ”Yahu geçip gideceğiz, şimdi kız haber almazsa yanlış anlayacak rahat uyuyamaz… Nasılsa gecenin karanlığı, kimse anlamaz açın şu projektörü” emrini verir kaptan Bahri Kunt.

Ve mesajı gönderir…

“SONSUZA KADAR…..”

Tarih 4 Nisan 1953 dür…

O konvoyun 1. denizaltısının ismi ise ”Dumlupınar”dı…..

Çanakkale’nin Nara burnu açıklarında, İsveç Bandıralı ve buzkıran donanımlı Naboland gemisinin çarpması sonucu Çanakkale Boğazının derin sularına az önce gömülmüştü…

Konvoydaki 2. denizaltı ise bunu hiç fark etmeden devam etmişti ve boğazdan ilk geçen gemi olmuştu….

81 Denizcimiz ile beraber o genç delikanlı teğmen…..

”Sonsuza kadar” sürecek olan son uykularına dalıyorlardı.

Anılarına saygıyla…

Administrator
Editörden Yazı Atölyesi, Çağdaş Türk ve Dünya Edebiyatı’nı merkezine alan bir Websitesidir. Yazı Atölyesi’ni kurarken, okurlarımızı günümüzün nitelikli edebi eserleriyle tanıtmayı ve tanıştırmayı hedefledik. Yazarlarımız, Yazı Atölyesi’nde, edebiyat, sanat, tarih, resim, müzik vb. pek çok farklı alandan bizlere değer katacağını düşünüyoruz. Bu amaçla, sizlerden gelen, öykü, hikaye, şiir, makale, kitap değerlendirmeleri, tanıtımı ve film tanıtım yazıları, anı ve edebiyata ilişkin eleştiri yazılarla, eserlerinize yer veriyoruz. Böylelikle kitaplarınızla eserlerinizin yer aldığı Yazı Atölyesi’nde, dünya çağdaş edebiyatı ile sanatın pek çok farklı alanında değer katacağına inanıyoruz. Yazı Atölyesi kültür sanatın, hayatın pek çok alanını kapsayan nitelikli edebiyat içerikli haber sunar. Bu nedenle başka kaynaklardan alınan, toplanan, bir araya getirilen bilgileri ve içerikleri kaynak belirtilmeksizin yayına sunmaz. Türkçenin saygınlığını korumak amacıyla ayrıca Türk Dil Kurumu Sözlüğünde önerilen yazım kuralları doğrultusunda, yayınladığı yazılarda özellikle yazım ve imla kurallarına önem verilmektedir. Yazı Atölyesi, üyeleri ve kullanıcılarıyla birlikte interaktif bir ortamda haticepekoz@hotmail.com + yaziatolyesi2015@gmail.com mail üzerinden iletişim içinde olan, bu amaç doğrultusunda belirli yayın ilkesini benimsemiş, sosyal, bağımsız, edebiyat ağırlıklı bir dijital içerik platformudur. Katkılarınızdan dolayı teşekkür ederiz. http://yaziatolyesi.com/ Editör: Hatice Elveren Peköz Katkılarınızdan dolayı teşekkür ederiz.   http://yaziatolyesi.com/   Editör: Hatice Elveren Peköz   Email: yaziatolyesi2016@gmail.com haticepekoz@hotmail.com   GSM: 0535 311 3782 -------*****-------
BİR YORUM YAZIN
ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.