İhanete uğrayan masumiyet / Mehmet Hameş

bir gün ansızın karşınıza bir yabancı çıkar. bu kişi her geçen gün sevginiz kadar büyür sizde. büyüdükçe de kusursuzluğa bürünür; kendinizi onda görme bilinci başlar ve böylece hayatınızı da aşan bir aşk doğar.
vapurlar alkışlıyor dalgaları
dalgalara dalıyor martılar
balığın bolluğu besbelli
güneşi balkondan kovan
koynuna ikindiyi alan
aşk sınıfında kalan ey terelelli
boşluğa bırakarak kendini
sevişme transına tutulan
ölümü unutan kartalı hatırla
sevda kusurlu boy verirse sonu vedaya çıkar. körlenen bellekte yeni bir hayata
b
a
k
a
r…
NOT:BURAYA HARFLERDEN İKİ GÖZ YAPILABİLİR.
b
a
k
a
r…
ah, zalim zamanlar… ötekini öteler, kendi çıkmazına çıkar. sevda susar, ayrılığa ilmiklenir. iyilik didiklenir, kötülüğe düğümlenir. gölgenin gölgesizliğe sürüklendiği, ışığın karanlığa iteklendiği an başlar ve yaşam işkenceye yatırılır. her şey kalır yarıda. bir koşuya başlama, onu bitirememe acısı: her yanı sarmalayan zifiri karanlık… yalnızlığa sürüklenen kalabalıklar ezip geçer gövdeni. sevinç perdesinin yırtılıp kâğıt mendillere döküldüğü; uzun kış akşamlarından kısa yaz akşamlarına bağlanan, onu tanımlayan dizeler doldurur defterini.
aklıyla kalbi arasında
ey mekik dokuyan
nilüfer suyu sever
kaktüsü ister çöl
yaşam bahçesinde açan
sevgi çiçeğini kim devşirir
kim seviştirir oyunbozan
fırtınaya tutulan bulut gibi savrulursunuz bir o yana bir bu yana, boşluğa dönüşmek için.
örselenmiş bir gül
gibi bakıyor pencereden
ilerleyen gün ikindi, sessizliği
kimliğini yitiren dünden süzülen
uzun bir koşu başlangıcı
gece şarkısı kısa kesilen
bir tomurcuk koparılan
ihanete uğrayan masumiyet
örselenmiş bir gül
gibi bakıyor boşluğundan
gülün irisinin ömrü kısa… kayaya hevesli kartalın yavrusu gök tutkunudur… sevda kusurlu boy verirse sonu vedaya çıkar.
söyle, kimdi aşka gem vuran
-ona sancı yayan acıdır sana-
ondan sonra öğrendi vakti
semeresi ayrılık koşuda
öyle bozgunlara tutundu ki
her şeyi bağışladı ona
dalgınlığında dalga geçti
yeni fark etti hilesini
dileği kendi olan bağımlılıkta
manaya sarınınca düşleri
söylediklerini yaz deftere
verdikleri dize olsun
kalbini kırıp geçirdiğinde
kime neydi savrulan külleri
ergenliği mayalanmış
keskin öfke kendine zarar
ne inkar ne de bir özne
şaşı bir hayata bakar
sevdanın sevda olamadığı zamanlar, hep kendi çıkmazına çıkar: yar, her geçen gün sevgisizlikle küçülür, küçüldükçe de kusurlaşıp çürür içinizde ve böylece aşk ölür.