Kırmızı | Yılmaz Pirinççi

Güller kırmızıydı canımın içi
Aşkın en kırmızısı…
En asi rengiydi dünyanın. .
En başı buyruk…
Ele avuca sığmaz.
Girdiysen bir gönlünle
Bir kez sevdiyse
Kovsan gitmezdi.
Yol ederdi yüreğini içindekine
Kan çiçeği bir yaprakta kanattılar..
Karla kaplı bir dağın eteklerinde geçti hayatı.
Başı hep göklerde…
Hep gökyüzüne bakardı
Güller açardı yanaklarına gülünce.
Balkon sefasına benzerdi gözleri
Herkese çare hekimlik ona çare olmadı
İçinin rengi hep beyazdı
Kararttılar.
Sardunya kadındı bir diğer adı.
Hep konuştu.
Kimse duymadı.
Hep konuştular
Ona uymadı.
Şiir şiir yazıldı her bakışı.
Alnının açıklığına yürüdü sabah akşam.
Nefes nefes savurdu parmaklarının ucundan eksik olmayan sigaranın dumanında yılları
Yeşildi, mordu, pembeydi…
Bitmeyen sonbaharlara vurdular.
Mavinin her rengi ondaydı.
Bir adı umut olsa da Anka kuşu yüreğinde,
Sarp kayalar ardından akan bir ırmağa benzerdi saçları.
Gölgesinde dinlenmek istersen yuva,
Nefretini alırsan kıyametin olurdu.
Maviyi hasrete boyadılar.
Güneş sarısı bir sıcaklıktı şairim diyen kadın,
Gözlerinin ışığı kadar sıcacıktı ellerinin şefkati.
Sanki kadın Akdeniz…
Sanki sonsuz bir merhamet yüreğinden dökülen…
Önce küstü kendine.
Sonra bulutlarda ağlattılar…
Küçücük gözleriyle kocaman bakardı dünyaya.
Gök kuşağı saçlarında ışırdı
Ellerine düşerdi bütün renklerin dünyaya düşmüş yıldızları..
Hep gülümsedi içi kan ağlasa da
Sesinde onlarca kuş yuvası…
Hep göçebe kuşlar kondu saçlarına.
Bütün renkler ondaydı.
Kimse görmedi.
Renk renk ağladı dünyanın bütün kadınları.
Dünyanın bütün erkekleri renk renk sevdi.
Renk renk kanattı.
Renk renk kanadı insanoğlu.
Yılmaz Pirinççi
..