Merhametin Marazı

|Fevzi Yavuz|
Çeşitli sıkıntılar sonunda Üniversiteyi bitirip iyi bir iş bulmuştum. Maaşım iyi, işim yorucu idi. İşime, iki yıl dolmuşla gidip geldikten sonra, biriktirdiğim paraya, patronun verdiği krediyi de ekleyip bir araba almıştım. Artık işime kendi arabamla gidip geliyor, az yoruluyordum. Ama aracım 2. el olduğu için ara-sıra beni yoruyordu.
Her gün geçtiğim güzergahta büyük geniş bir trafik adası vardı. Bu ana yolda ışıklar kırmızı yanınca duran araçların camlarını silmeye, mendil satmaya çocuklar koşuşurlardı. En çok da arabası yeni olanlara hücum fazla olurdu. Benim arabam eski olduğundan, pek gelen olmazdı.
Bu bir dakikalık kırmızı ışık aralığında, bütün çocukluğumun filmini beyin sinemasında seyrederdim. Tarlalarda çalıştığımı, sanat öğrenmek için ustaların yanında; biraz büyüyünce de okul giderlerimi karşılamak için sandık taşıdığımı hatırlardım. Bu çocuklarla özdeşleşir, yardımcı olmak isterdim. Benim arabama gelen olmamıştı henüz.
İçlerinde çekingen biri vardı. Bir mendil sattığını bile görmemiştim. Bir gün ağlamaklı ve çaresiz bir yüz ifadesi ile bana bakıyordu. İçim burkuldu, çağırdım. Koşarak geldi. Mendilleri uzattı. Bir tane aldım ve parasını verdim. O güvensiz, o yıkılmış çocuk birden değişti. Gözleri gülüyor, daha dik yürüyordu. Büyük adımlarla ve sevinçle arkadaşlarının yanına koştu. O gün en mutlu günlerimden biriydi. Birini sevindirmiştim.
Ufaklık, artık beni tanıyordu. Her gördüğünde yanıma geliyor, konuşmuyor ama bakışıyorduk. Bazen mendil alıyor, bazen de ihtiyacım olmadığını işaret ediyordum. Düşüncemi işaretle anlatmak, bana ayrı bir haz veriyordu. Hele de ufaklığın güldüğünü görmek…
Arabamı yenilemiştim. Bu kez başkalarının da geldiğini görünce tercihimi ondan yana yapıyordum. Tercih edilmesiyle yüzünde beliren güvene dayalı, kendinden emin gülüşü yüzünü kaplamıştı. Bu yüze bakan mutlaka mutlu olurdu. Benim gibi…
Bir haftalığına şehir dışına çıkmıştım. Döndükten sonra, bir, iki derken beş altı gün geçti, ufaklığı göremiyordum. Dayanamadım çocuklara sordum. “ Ona, araba çarptı, öldü.” Dediler. Şok olmuştum. Bir dakika geçmiş, yeşil yanmış, yerinden kalkmayan bana öfkeli kornalar çalınmaya başlamıştı. Nihayet kendime geldim ve işime gittim. O gün çalışamadım. Kendimi katil olarak görüyordum. Merhametim, maraz, hatta Azrail olmuştu. Ben o gün mendil almasaydım, belki de O başka iş arayacaktı.
Hüzünlü bir yüzü sevince
dönüştürdüğüme sevinirken; sevincimi yıllardır sürecek üzüntüye dönüştüreceğim
aklıma gelmezdi. Merhametin maraz olacağını çok pahalıya öğrenmiştim.