Rahat Uyu Sevgili Arkadaşım | Gülüm Çamlısoy

Öykünmekle var olmak arasındaki o münzevi mesafe.
Bir rakımdan bir rakama dönüşen ya da kayıtlara nazire eden silik bir tebessüm.
Dudaklarımdan dökülen kopuk cümleler belki de buse tadında bir ünlem sonra da alıp başımı gitme isteğim üstelik dur durak bilmeden aşmam gereken o kallavi rota.
Demediklerime kopçaladığım belki de okumak istediğim bir bültenin kaynakçası sınırları zorlarken.
Sebepsiz kimine göre.
İştigal ettiğim değil de istifa etmek arzusuna yenik düştüğüm: öyle ya kerelerce aştığım o ruhani boyut sonra da varlığımı duyumsamakla yokluğa karışmak arasında gidip geldiğim.
Özet geçmekse… Hâşâ!
Sevmekse… yürü ya kulum…
Fevri bir döküm ise içimin bozkırında söken o şafak.
Ve yanılmakla yanmak arasında mütereddit bir duruş sergilediğim.
Hicap ettikçe.
Dokundukça.
Dokudukça boşluğu bir hattat kimliğini de boca edip satırlara.
Kıyamadığım.
Kırılmadığım kim kaldıysa.
Zanları da es geçip.
Neşriyat çok yüklü hani içimin baklagiller dünyasında bir tabu nazarında donatıldığım ya da çeperini bilinmezin bilindik bir kuramla yeni çehrelere de ulaşmak adına.
Zapt etmekse aşkı.
Büyütmekse acıları.
Büküldükçe içimin kıvrımları.
Bir zerre ve derken bir zerre daha ve elimde ne mi kaldı?
Zambakların reveransı ve aşkın frekansı.
Naçizane hele ki tokuşturduklarımı dudak payı ile kaçırdığım bir de aşkın kutsal tınısında ben yanılma ihtimalini de göz önüne alıp.
Evet, yarım kalmış cümleler belki de yarım kalmış bir dostluğun naşını sunarken ahrete hele ki azımsanmayacak ölçüde bir sevgi ve saygı beslemişse insan ve karşılıksız bir aşka sunmaktansa benliğini, bir dostluğa rağbet etmişse düş pazarında.
Yanılmaktan ilk kez haz etmiştim ve ilk kez kardeş bildiğim kimliğini sırtlanmıştım.
Adı dün gibi aklımda ve heybetli omuzlarında apoletler yine mizanseni bir Tanrı/Tanrıça figüründe ve görünen oydu ki yakışıklı olduğu kadar sevecen kimliği ile neredeyse tüm kızların başını döndürecek bir kıvamdaydı hele ki onu tanıdıktan sonra yüreğimdeki kozaya yerleşen-belki de en şatafatlı görünüme sahip yine bir kardeş namına da layık görmüşken sessizce.
Bölümde yüksek lisansa hak kazandığımı öğrendiğim o ilk gün ve ben gözyaşları içerisinde görmüştüm adımı hem de ilk üç içinde.
Siz deyin mucize ben diyeyim; duaların gücü lakin deli gibi gömülmüştüm de hani kitapların içine. Geçtim.
Gelip geçti demek istediğim ama hayatımın da iki senesini kapsayan o fırtınalı süreç.
Ben dokudukça boş heybemin sarı yüzeyini üstelik tıkıştırdıklarımın yanında boca ettiğim çömez bilgileri de kaynakça gösterip. Hayır, detaya girmeyeceğim aslında genel geçer kuralları da es geçeceğim zira içimdeki öğrenme aşkına eşlik eden hayatımın en dolu iki senesinden peyzajlar sunmak istiyorum ve aradan seneler geçse de unutmam asla mümkün değil.
Gençliğin deli rüzgârları.
Hayallerin ufkunda bir sancı belli ki doğum öncesi mizacımda giderek genişleyen boyutsuz hayal gücüm.
Aykut ya da Ali ya da Aynur… a, evet, sayısız insanla içli dışlıydım ve ne yazık ki çoğu dünde kaldı lakin bana yaşattıkları mecazi sevinçler, ihya edilesi aşk rotaları yine dünya denen düzenekte biz hala esefle kınarken birbirimizi kısaca aşık olduğum sadece hayallerimin geri dönümünde elimdeki tek somut kanıt olan; yüksek lisans öğrencisi olduğumu beyan eden o paso belki de.
Ve ders notlarım.
Ve aşkın hicap edilesi tınısında içimde raks eden divane pervaneler.
Ben ki kelebek mizaçlı mutluluklarımı pekiştirmek adına deli gibi kitaplarla olan birlikteliğime insani boyutlar taşıyıp hala nasıl oluyor da; günde üç saat uykuyla dinamizmi mi yitirmiyordum?
Serde gençlik var/mış ki an itibariyle ne zaman boyutsuzluğun aşkına düşsem sanırım çok da değişen bir şey olmadığını kanıtlayabilirim her ne kadar geçen zaman zarfında yaş haneme birkaç rakam eklenmiş olsa da.
İsimler.
İsimlerin arkasındaki gölgeler.
Ve ben.
Hep aynı.
Hep neşesine sahip çıkan.
Aslında hüznünü de ihmal etmeden döngüyü muteber kılan.
Kimlikler belki de ve bürünülen roller. Öyle ya: zamanın birinde peri padişahının kızı büyümeden büyütmüş hayallerini ve vur patlasın çal oynasın diyenlere nazire edercesine… boyutsuzluğu boyut bilmiş.
Bir meslek sahibi iken ve kariyer odaklı planları varken set çekmiş her şeye ve bilinmedik nedenlerden ötürü-aslında açıklamanın çok gereksiz olduğunu düşünerek-psikolojinin kasvetli yollarına umutlar serpmiş belki de mihenk taşı iken hüzün neşesine sahip çıkmış evrenin.
Tanıştığım çok farklı bir kişilik aslında her şeyin başlangıç noktası ve ben rotamı değiştirip ansızın dümen kırmışken gizeme oysaki başkentinde idim mantığın ve sebatın ve somut hayatımı birdenbire soyut ikilemlerle çerçeveletip çekincelerimi de askıya alıp…
Edebi bir içerik mi yoksa gerçeğin izdüşümü mü?
Her ikisi de zira aşkım şimdilerde edebiyatın gövdesine attığım sayısız çentik yine gün ve gün kaleme aldıklarım.
Gelelim hayatımda önem arz eden sevgili N.’ye.
Asla sahip olmadığım bir ağabey belki de asla rastlama imkânımın olmayacağı en somut veri idi onunla dostluğum.
Asker kökenli bir dost ve yine bölümde sayısız meslekten ve mecradan dökülüp gelmiş elit insanlar.
Oysaki elit olduğum gerçeğine hep uzaktım zira bilgiyle donatılmıştım ve bilmiyordum ki bir örneğim daha olsun belki de olmasın.
Kendime geliştirdiğim o münzevi yaklaşım ve bilmediğimdi kendimi bildiğimi sanıp dünyanın en sünger beynine sahip insanlardan biri olup olmadığım arasında gidip gelirken.
İçimde büyüttüklerim belki de gözümde büyüttüğüm insanlar ve büyümeyi reddeden benliğim yine yanılsama ihtimalini görmezden gelip ne de olsa inanmaya baştan programlıydım ve beni asla yanıltmayan üç beş insandan biri idi N.
Gerekçe ya da gerçekçe kabul etmek zorunda olduğum belki de kılındığım ama asla tarafınca kırılmadığım.
Devasa bir eksen ve ben dönendikçe uydularımın peşi sıra asla dostluğunu esirgemeyen.
Zihnimde eşsiz bir perspektif kazanan bu konunun sadece girizgahı aslında an itibariyle sizlere sunduğum zira çok donanım ve çok da soru yüklü ve ben kendi gerçeklerimin peşine düşmüşken gün ve gün şekillenen bir yap-boz yine de konuyu fazla uzatmak istemiyorum hele ki konu benden çıkıp bariz bir hayal kırıklığına da dönüştü mü.
Yeniden karşılaşmayı dilediğim nadir insanlardan biri idi lakin izini kaybettim yüksek lisans sonrası ne de olsa başka bir şehre çıkmıştı tayini ve asla da olumsuz bir son düşünmemiştim ne de olsa terör o yıllarda bu denli tırmanmamıştı.
İyi bir psikolojik danışman olmasının ötesinde bir yol gösterici ve iyi bir sınıf arkadaşı idi hele ki zorlandığım derslerde çokça da ufkumu genişletmişti.
Benim hengâmem ve bitimsiz sorularım ve sorunlarım belki gülünç derecede ama ürkünç bellediğim ve ben zora soktukça kolay şıklar sunup çıkışı bulduğum öyle ki sırf onun iyi niyetinden hocalardan biri tek puanla bütünlemeye bırakmıştı. Düşünün ki psikolojinin temel derslerinden biri olan klinik psikolojide bütünlemeye kalan bir psikolojik danışman ve tek gerekçe başka bölümden gelen birine tüm iyi niyeti ile ders çalışırken üstelik ben en yüksek notu onun sayesinde alırken.
Göreceli demek ki. Ya da bilginin sınırsızlığında hakkaniyet ilkesinin işlemediği.
Zaman da çok göreceli. Aradan geçen onca sene ama belleğimde kazılı en somut anı üstelik bilfiil detayları dahi unutmadığım.
Ne zaman ya da hangi şehirde şehit düştüğünü bilmiyorum ama onun artık yaşamadığını öğrenmek tüm anılarımı ölü bellememe tek sebep belki de dünden güne taşıdığım mutlu bir süreci yine bu perspektifle hüzne taşıdığım ve sabitlediğim bir mizan.
Eksenim kadar belleğim de hatta hayallerim de donuk her nedense belki de sevip, değer verdiğim insanların neden sessizce yittiklerini henüz çözemedim hele ki an itibariyle yaşayan ve benim için hiçbir anlam ifade etmeyenler hem de sayısız üstelik zaman denen şarkıdan pek de haz etmezken.
Bilmek isterdim.
Şehit mezarlığına gidip ruhuna dua okumak ve ona yeniden teşekkür etmek, o deli dolu kızın potansiyel öğrenme sevdasına köprü kuran eşsiz bir dost olduğu için.
Ve evet, bölümdeki diğer öğrenciler ve özellikle kız öğrenciler ve onun da çoğundan uzak duramadığı ama bunun farklı anlaşılıp onun da zan altında kaldığı belki benim de lakin çekinecek neyim olabilirdi ki hele ki dostluğu cinsiyetle ve konumla ve yaşla da bağdaştırmazken.
Rahat uyu sevgili arkadaşım.
Ruhun şad olsun.
Sana ve tüm şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyorum.