Rüzgârda Sesi Kalır Gidenin | Josef HASEK KILÇIKSIZ

Rüzgârda Sesi Kalır Gidenin -Josef H. Kılçıksız
Yalnız adamlar koğuşundayız Mehir
Kanını sıçratarak ranzalara, kış çoktan bastırdı biliyorsun
Orantısız kıyımlarını kaç bulut anımsar bilmem
Damlarında aynı kar beyazlığı
Yamasa da kiremit çatlağını
Sonrası nem sızdıran hep aynı boşluk.
——–
Hatırlar mısın aramızdaki bozkırın karanlık zamanını?
İtaat kaçırırdı ışığa
Bu orman olsa da öyledir.
Kapının önünde bir karınca vardı kırgınlık damlasında boğulmuş
Hatırlar mısın sahipleri katledilmiş zeytin ağaçlarını tanrının kırlarında?
Şimdi güz kırımıdır
Siler sende toplanan akşamları
Gevşer kan
Ölüm sınır ötesi kalır.
———
“Bunca zaman nerede kaldın”dım
Unutmanın kayıtlarında içinde olmayanım kadar önemsiz
Kime inandıysam ondan üç tane daha vardı
Kime tutunduysam yerçekimsiz.
Benden sana çok yol vardı
Nihayet evindeyim, aç kapıyı ben geldim
Bataklık çiçeğinde ne bir ses, ne bir nefes
Sus oluyorsun birden uzaklığın bilgisinde
Çivide asılı anahtar
Hiç doğmadığım, hiç olmadığım kadar.
——–
Sözlerin atık ekmeklerde açlık küfleri
Birikir aramızda bunca kelime, mektupların harf harf terlediği
Onları kadifeye sar, daha bir yücelt!
Hiç bu kadar uzun susmadın Mehir
Hiç bu kadar suskunlukla konuşmadı gözlerin
Beni hiç bu kadar zamansız yolculuklara götürmemiştin.
——–
Bir rüyada görmüştüm, âşıklar en yakınıymış Tanrının
Türkler ata binmeyi unutmuş
Moğollar çocuklara süt dağıtmakta
Kafka’nın böceğiyle kader ortaklığı, ne çok sanrılardan geçiyorum
Nasıl da marazlıymış; ne de çok övüyor âşıkları dünya
———
Elimle başımı tutuyorum, aklım sende kalıyor
Gözyaşı avurtlar için saygın
Güz damla sürüleri yürürken sana geçen
Bilirsin ben senin yarattığınım
Bir izdüşümüyüm gözlerinde, uzun ve serin bir karanlık
Ona de ki:
Rüzgârda sesi kalırmış gidenin.