Serencamlı Kediler | Ayşe Dağlıoğlu

Küçük/ mühim bir şey değil, değil…

Mahalle insanları arasında büyüdüm. Fazla bir saygı ya da fazla bir makam beklemiyorum kimseden. Küçük sevgiler içinde az buçuk nefes bile yeterli diyorum. Birkaç arkadaş arıyor diyor ki ” gel şurada baklava yiyelim”, tabi baklava zaafım vardır biliyor, orada baklava yiyoruz sohbet ediyoruz. Sonra bir şeyler hâlâ tamamlanmamış gibi geliyor. Bir saatim vardır kurduğum. O saat gelince bir kahve ve bir çikolata koyuyorum yere. Bağdaş kuruyorum o saate. Oturuyorum dünü, bugünü özetler gibi kendi fikrimde bir ince yolculukla kahvenin sadeliği ve hoş kokusu içinde çikolatanın şekerli haz anlarını kucaklarcasına o anın kendimle çoğaldığını bizzat yaşayınca bir şeylerin her şeye rağmen tamamlandığını hissedebiliyorum. Bir kilo baklavada bulamadığım bir anlık huzuru bir kahvede ve bir küçük çikolatada yaşıyorum.
” Sen varlığınla ve ruhunla kimseye ait olamazsın. Kimseyi doyuramayacak kadar gizemli ve yorucu bir iç geçmişin var. Bunu izah etmek de izahı kabullenmek de senin için zor. Karşındakini de yorarsın ve bunu biliyorsun. Kendini kendinle seviyorsun, kimi zaman da üzüyorsun, her şeye rağmen kendine umutlusun. Ben seni seviyorum ama aşkla, ama kız sen bana da aşık olamazsın ki, arkadaş da olamazsın. Şairim, derdinden senin anlarım. Lütfunu da kahrını seviyorum”
Eksiklik diye bir şey yoktur aslında, tamamlanamamak vardır. Yetersiz değilsinizdir. Sizin yetersizlik diye düşündüğünüz aslında başkasına fazla görünüyordur. Siz bir diğer başkasının gözünde eksik olsanız da bir diğerine göre kusursuzsunuzdur. Herkesin göremediği iç dünyayı karşılıklı tamamlayabilmek de mesele. Yaranın yerini görmeden çareyi keşfeden insana rast gelmek…Kimse eksik değil, kendi ruhunun eşini bulamaması bir boşluk bırakıyordur.
Orada iç kabuk içine çekilme başlıyor bizde, baştan başa tüm kusurumuzla. Her şeye rağmen elbette ki umutlu kusurumuzla
(Serencamlı Kediler)