Günün Kitabı | Saat Kulesi Çiçekçisi | Nihat Yüksel

Kitap değerlendirme yazarı: Ahmet Günbaş
SAAT KULESİ ÇİÇEKÇİSİ’NDEN YOLA ÇIKARAK!..
İzmir Saat Kulesi yapıldığından (1901) bu yana incelikli kulesi üzerinde yükselen saatleri, dibindeki çeşmesi ve inip çıkan güvercinleriyle kentin simgesi gibi durur. Elbette bu simgeyi güçlendiren şiirli/öykülü insanlar da vardır orada eğlenen. Örneğin, yemciler, simitçiler, çiçekçiler, piyangocular, falcılar, fotoğrafçılar, kuşların rüzgarına tutulan çocuklar da dahildir aynı meydana. Dahası geçmişte infaza açık sabıkasıyla birlikte yığınla toplantı ve gösterilerin yapıldığı bir yerdir saat kulesi çevresi. Bir bakıma görmüş geçirmiş bir meydandır. İşgale ve kurtuluşa yakından tanıktır. Önemli olan, yaşanmışlığın posasındaki uğultuya kulak vermektir her haliyle.
Nihat Yüksel’in, Saat Kulesi Çiçekçisi* adını verdiği şiir kitabı da bu uğultudan payını alır. Özellikle yoksul ve yalnız yüzlerden yansıyan çizgiler onu yakından ilgilendirir. Örneğin, kitaba adını veren şiirin Safiye ablasını yaşam telaşı içinde şiire karışmış buluruz:
“çiçeklerin en harelisini getir bu akşam
Safiye abla
kızıla çalan sert taşlara düşsün şu halim
yeter ki bitsin
onulmaz girdaptaki bu umut…
bulutlarda yürüttüğüm
bu hasret bitsin
yoksul sokaklarımda çocuklaşayım” (s:51)
Ardından İzmir’e bakmanın şiiri “İzmir Haritası” başlığıyla en geniş çınlamayla duyurur kendini:
“İçini çeksen,
yaralı bir kuş kanatlanırdı Tepekule’den.
Ağladığında
kimsesiz bir çocuk sesi duyardık Meles’ten.” (s:43)
İzmir Sahnesi (Güzel İzmir için) dile geldiğinde kurtuluş sahnesinin sahici portreleri girer devreye. Boz kalpaklı bir komutan, “Bir özgürlük şarkısı ışıldar Belkahve’den” (s:48) avazıyla delip geçer sonsuzluğu.
Öncesinde İstanbul da katılır kent korosuna. Yerle gök arası hemen hemen mavinin her tonunu koynunda barındıran aşk kokulu İstanbul’a veda etmek oldukça zordur:
“Senin için masalsı şehir,
son defa senin.
Deniz kokusundaki gece telaşı
nefesin ve kahrın.
Guruba saplanmış tepelerdeki
güz serüveninden dönen tabloda
bakışın kalacakmış,
varsın kalsın.” (s:37)
Elbette İzmir’le sınırlı değildir kent acıları. “Madımak (Aydınlara saygıyla…) denildiğinde Sivas’taki can kırımının, “İkibinyirmiüç, Altışubat, Saatdörtonyedi (depremde yitirdiğimiz çocuklara) denildiğinde on bir ilin uğradığı büyük yıkımın, “Ankara Garı” denildiğinde 10 Ekim 2015’deki anlatılmaz bir utancın çanları toplumsal belleği sarsmıyorsa boşunadır her şey! Bunlar öyle tek dize ya tek satırla geçilecek sıradanlıklarla açıklanamaz elbet.
Ve genelde insanla başlayıp insanla biter Yüksel’in şiiri. “Sevmek zamanı”nı asla ertelemez.
Uzun sözün kısası, Saat Kulesi Çiçekçisi’nden şiirli bir demet almaya davet ediyorum sizi!
* Saat Kulesi Çiçekçisi – Nihat Yüksel, Global Yayıncılık, 1.basım, Ocak 2025
(Ahmet Günbaş)